Kemoterapi, kanser hücrelerini yok etmek veya büyümelerini yavaşlatmak amacıyla kullanılan ilaçlara dayanan bir tedavi yöntemidir. Bu ilaçlar, vücuttaki hızlı bölünen hücrelere saldırarak hastalığın yayılmasını engellemeye çalışır. Ayrıca, kemoterapi sırasında sağlıklı hücreler de zarar görebilir ki bu da çeşitli yan etkilere neden olur. Dolayısıyla, tedavi sürecinde hasta yakından izlenmelidir. Özellikle ilerlemiş kanser vakalarında kemoterapi, hayat kurtarıcı bir seçenek olarak öne çıkar. Ancak her hasta için tedavi şekli ve süresi, kanserin türüne ve evresine göre değişiklik gösterir.

TanımKanser hücrelerini öldürmek veya büyümelerini durdurmak için kullanılan ilaç tedavisidir. Kan dolaşımı yoluyla tüm vücuda yayılarak sistemik etki gösterir.
Nasıl Çalışır?Kanser hücrelerinin DNA’sını bozarak veya bölünmesini engelleyerek büyümelerini durdurur veya yok eder.
Hangi Kanserlerde Kullanılır?Solid Tümörler: Meme, akciğer, kolon, mide, pankreas, over, prostat kanserleri.

Kan Kanserleri: Lösemi, lenfoma, multipl miyelom.

Kemoterapi TürleriAdjuvan Kemoterapi: Ameliyat sonrası kalan kanser hücrelerini yok etmek için.

Neoadjuvan Kemoterapi: Ameliyat öncesi tümörü küçültmek için.

Palyatif Kemoterapi: İlerlemiş kanser vakalarında semptomları hafifletmek için.

Kombinasyon Kemoterapisi: Birden fazla kemoterapi ilacının birlikte kullanılması.

Nasıl Uygulanır?Damar Yoluyla (İntravenöz – IV): En yaygın yöntem.

Ağız Yoluyla (Oral Tablet/Kapsül): Evde kullanılabilir.

Kas İçine (İntramüsküler – IM): Nadiren uygulanır.

Belden (İntratekal): Beyin-omurilik sıvısına ulaşması gereken durumlarda.

Yan EtkileriSaç Dökülmesi: Saç köklerini etkileyebilir, genellikle geçicidir.

Bulantı ve Kusma: Kemoterapi mideyi tahriş edebilir.

Bağışıklık Sistemi Zayıflaması: Beyaz kan hücreleri azalabilir, enfeksiyon riski artar.

Yorgunluk: Kırmızı kan hücrelerinin azalmasına bağlı olabilir.

Ağız Yaraları: Mukozal dokular zarar görebilir.

Cilt ve Tırnak Değişiklikleri: Kuruluk, renk değişiklikleri olabilir.

Üreme Fonksiyonları Üzerinde Etki: Geçici veya kalıcı kısırlık yapabilir.

Yan Etkiler Nasıl Azaltılır?Bulantı İçin: Antiemetik ilaçlar kullanılabilir.

Bağışıklık Desteği: Enfeksiyon riskini azaltmak için hijyen ve destekleyici ilaçlar önerilir.

Saç Dökülmesini Önleme: Soğuk başlık (scalp cooling) uygulamaları.

Sağlıklı Beslenme: Protein ve vitamin açısından zengin beslenme bağışıklığı destekler.

Tedavi Süresi ve TakibiKemoterapi genellikle haftalar veya aylar süren kürler halinde uygulanır. Tedavi süresi kanserin türü, evresi ve hastanın yanıtına bağlıdır. Düzenli kan testleri ve görüntüleme yöntemleri ile tedavi takibi yapılır.
Kimler Kemoterapi Alamaz?Ciddi Böbrek, Karaciğer Yetmezliği Olanlar: İlaçların atılımı zorlaşabilir.

Genel Durumu Çok Kötü Hastalar: Vücut kemoterapiyi tolere edemeyebilir.

Hamilelik (Özellikle İlk Trimester): Bazı ilaçlar fetüse zarar verebilir.

Alternatif ve Destekleyici Tedavilerİmmünoterapi: Bağışıklık sistemini güçlendirerek kanser hücreleriyle savaşmasını sağlar.

Hedefe Yönelik Tedaviler: Sadece kanser hücrelerine yönelik ilaçlar kullanılır.

Radyoterapi: Lokal tümör tedavisinde uygulanabilir.

Kanser Tedavisinde Kemoterapötik Yaklaşımlar: Güncel Bilgiler

Kemoterapi, kanserle mücadelede kullanılan en temel yöntemlerden biridir. İlaçlar, hücre bölünmesini engelleyerek veya kanser hücrelerini doğrudan yok ederek etki gösterir. Tedavi, tümörün tipine ve hastanın sağlık durumuna bağlı olarak değişiklik gösterir. İlaçlar genellikle intravenöz yolla verilir; ancak oral ve intramüsküler gibi diğer uygulama şekilleri de mevcuttur. Bu tedavi süreci, genellikle birkaç hafta veya aylar sürebilen dönemler halinde planlanır.

Kemoterapötik ajanların kullanımı, farklı kanser türlerine göre belirlenen protokollere göre yapılır. Tedavi, hastanın genel durumu ve kanserin evresi göz önünde bulundurularak kişiselleştirilir. İlaçların seçimi ve dozajı, hastalığın yanıt verme durumuna göre ayarlanabilir.

İlaç Tipleri: Çeşitli kemoterapötik ilaçlar kullanılmaktadır. Bunlar arasında alkilleyici ajanlar, antimetabolitler, doğal ürünler ve hormonal tedaviler bulunur.

Uygulama Yöntemleri:

  • İntravenöz (damar yoluyla)
  • Oral (ağız yoluyla alınan tabletler)
  • İntramüsküler (kas içine enjeksiyon)

Her ilaç tipi, belirli kanser türlerine karşı farklı etki mekanizmaları sunar. Bu nedenle, tedavi sürecinde, birden fazla ilaç tipinin kombinasyonu kullanılabilir. Tedavi edilen kanser türüne göre, çeşitli ilaç kombinasyonları tercih edilir. Kombinasyon tedavileri, kanser hücrelerinin ilaçlara direnç geliştirmesini engellemeye yardımcı olur.

Yan etkiler, genellikle ilaçların sağlıklı hücrelere de zarar vermesi nedeniyle ortaya çıkar. En sık görülen yan etkiler arasında saç dökülmesi, iştahsızlık, yorgunluk ve mide rahatsızlıkları yer alır. Hastaların yaşam kalitesini korumak ve tedaviye uyumunu artırmak için destekleyici tedaviler önem taşır.

Kemoterapötik yöntemler, sürekli olarak gelişmektedir. Yeni ilaçların keşfi ve mevcut tedavi yöntemlerinin iyileştirilmesi, kanserle mücadelede umut verici gelişmeler olarak kabul edilir. Tedavi süreçlerinin yönetilmesi, hastaların daha iyi bir yaşam sürmelerini sağlamak için kritik öneme sahiptir.

Kemoterapinin Temel Prensipleri: Yıllar Süren Araştırmalar

Tedavinin ana hedefi, kanser hücrelerini etkisiz hale getirerek hastalığın yayılmasını kontrol altına almaktır. Ancak, bu süreçte sağlıklı hücreler de zarar görebilir. Bu nedenle tedavi süreci, özenle planlanmalı ve hastanın durumu düzenli olarak gözlemlenmelidir. Kemoterapinin temel prensipleri şu şekildedir:

  • Seçicilik: İlaçlar, kanser hücrelerini hedef alırken normal hücrelere minimum zarar vermeyi amaçlar.
  • Doz ayarlaması: Tedavi, hastanın genel sağlık durumuna ve kanserin evresine göre özelleştirilir.
  • Yan etkilerin yönetimi: Kemoterapi sırasında ortaya çıkabilecek yan etkiler için destekleyici tedaviler uygulanır.
  • Takip ve değerlendirme: Tedavinin etkinliği ve hasta sağlığı, düzenli tıbbi takiplerle değerlendirilir.

Kemoterapi, karmaşık bir süreçtir ve her hastanın ihtiyacına göre özelleştirilmesi gerekir. Bu hem tedavi başarısını artırır hem de hastalar için daha iyi bir yaşam kalitesi sunar.

Alkile Edici Ajanların Kanser Tedavisindeki Rolü

Alkile edici ajanlar, kanser tedavisinde kullanılan etkili ilaç sınıflarından biridir. Bu ilaçlar, hücrelerin DNA’sına doğrudan müdahale ederek kanser hücrelerinin çoğalmasını durdurur. Elektrofilik bileşikler olarak, DNA zincirlerine kovalent bağlar kurarak DNA yapısını bozarlar. Sonuç olarak, DNA’da hatalı eşleşmeler ve zincir kırılmaları meydana gelir ki bu durum hücre bölünmesini engeller ve hücrenin yaşlanmasına yol açar. Bu mekanizma sayesinde, alkile edici ajanlar özellikle yavaş büyüyen kanser türlerini hedef alır. Aşağıdaki liste, bu ilaç sınıfına dahil olan ve klinik uygulamalarda ön plana çıkan bazı örnekleri içermektedir:

  • Altretamin
  • Klorambusil
  • Platin ilaçları: Sisplatin, Karboplatin, Oksaliplatin
  • Doksorubisin
  • Epirubisin
  • Etoposid
  • Mitoksantron
  • Siklofosfamid
  • Tiotepa
  • Busulfan

Her biri, DNA ile etkileşimleri ve kanser hücrelerine olan etkileri açısından değerlendirilir. Bu ilaçların seçimi, kanser türüne ve hastanın durumuna bağlı olarak doktorlar tarafından yapılır.

Antimetabolitlerin Rolü ve Kullanımı

Antimetabolitler, kanser tedavisinde önemli bir yer tutan bir ilaç sınıfıdır. Bu maddeler, sağlıklı hücre metabolizmasına benzer şekilde işlev gören, ancak kanser hücrelerinin büyümesini ve çoğalmasını engelleyen yapılara sahiptir. Vücuttaki metabolik süreçlere müdahale ederek hücrelerin DNA ve RNA’sının sentezini bozarlar. Bu etkileri nedeniyle, özellikle hızlı bölünen hücreler üzerinde etkili olan antimetabolitler, çeşitli kanser türlerinin tedavisinde kullanılır.

Örnekler:

  • Metotreksat
  • Aminopterin
  • Pirimetamin
  • Trimetoprim
  • Triamteren

Bu ilaçlar, özellikle dihidrofolat redüktaz enzimini inhibe ederek hücresel folat döngüsünü durdurur. Sonuç olarak, nükleotitlerin üretimi engellenir ve DNA sentezi durur. Böylece, kanser hücrelerinin bölünme ve yayılma yeteneği azalır. Ayrıca, bazı antimetabolitlerin anti-enflamatuar özellikleri de bulunduğundan, romatoid artrit ve sedef hastalığı gibi iltihabi durumların tedavisinde de etkili olabilmektedir.

Pirimidin Türevli Antimetabolitler ve Vinka Alkaloidlerinin Kemoterapideki Rolü

Kemoterapötik tedavilerde pirimidin türevli antimetabolitler, kanserli hücrelerin DNA ve RNA sentezlerini bozar. Bu ilaçlar hücre döngüsünün S fazında etkili olarak, DNA’ya yanlış yapı taşlarının katılımını sağlar. En bilinen örnekleri arasında;

  • Sitarabin
  • Fluorourasil
  • Capecitabine
  • Gemcitabine
  • Decitabine
  • Raltitrexed
  • Tegafur

bulunur. Bu ilaçlar, DNA polimerazlar gibi önemli enzimleri inhibe ederek hücre ölümüne yol açar. Vinka alkaloidleri ise Vinca bitkilerinden elde edilen ve hücre bölünmesini durduran etkili ajandır. Bu bileşikler tubulin ile bağlanarak mikrotübül polimerizasyonunu engeller ve mitotik bölünmeyi kesintiye uğratır. Vinka alkaloidlerine örnek olarak;

  • Vincristine
  • Vinblastine

verilebilir. Bu ilaçlar, özellikle akut lösemi ve lenfoma gibi çeşitli kanser tiplerinde kullanılarak, hücrelerin bölünmesini etkili bir şekilde engeller.

Diğer Antineoplastik Ajanlar ve Kanser Tedavisindeki Roller

Kemoterapi sürecinde, birden fazla hücresel yol üzerinde etkili olan çeşitli antineoplastik ilaçlar kullanılmaktadır. Bu ilaçlar, kanser hücrelerinin çoğalmasını engelleyerek veya onları yok ederek tedaviye katkıda bulunur. Bu ajanlar arasında, çeşitli ilaç sınıflarına ait olanlar da yer alır ve bu çeşitlilik, tedavinin etkinliğini artırır. İlaçların hedef aldığı biyolojik yollar ve mekanizmalar, kanser hücrelerinin ölümünü tetikleyerek hastalığın kontrol altına alınmasını sağlar. Özellikle, farklı mekanizmalarla çalışan bu ilaçlar, kompleks kanser türlerinde önemli başarılar göstermektedir. Tedavi planlaması sırasında, bu ilaçların kombinasyonları sıklıkla tercih edilir.

Mitosene Dönüşümü ve Mitomisin C’nin Klinik Kullanımı

Mitosene dönüşebilen mitomisinler, kanser tedavisinde önemli bir yer tutar. Özellikle mitomisin C, DNA üzerinde çapraz bağlar oluşturarak hücre döngüsünü durdurur. Bu etki, hücrelerin çoğalmasını engeller ve kanserin ilerlemesini yavaşlatır. Mitomisin C, özellikle bazı kanser türlerinde palyatif tedavi olarak tercih edilir. Bu tedavi, hastanın yaşam kalitesini artırmayı ve semptomları kontrol altına almayı amaçlar.

Klinikte etkili olduğu gözlemlenen kanser türleri:

  • Küçük hücreli olmayan akciğer karsinomu
  • Meme kanseri
  • Kolorektal kanser
  • Özofageal kanser
  • Pankreatik kanser
  • Servikal kanser

Ayrıca, baş ve boyun kanserlerinde porfiromisin adı verilen N-metil türevi de kullanılır. Mitomisin C’nin bu kullanımları, onu kemoterapi alanında değerli bir ajan yapar.

Bleomisin ve Kanser Tedavisi Üzerine Etkileri

Bleomisin, özellikle Hodgkin lenfoması ile yumurtalık ve testis kanserlerinin tedavisinde tercih edilen bir kemoterapi ilacıdır. Aktif bileşeni Streptomyces bakterisinden elde edilir. Bu ilaç, DNA ipliklerine müdahale ederek kanser hücrelerinin çoğalmasını durdurur. DNA zincirinin kesilmesi süreci, metal iyonları ve oksijenle birleşen bleomisinin ürettiği radikaller sayesinde gerçekleşir. İlacın etki mekanizması şu adımları içerir:

  • Bakır ve demiri şelatlar.
  • Süperoksit radikalleri üretir.
  • DNA ipliklerini keserek tümör hücrelerinin bölünmesini engeller.

Bleomisin kullanımının başlıca yan etkisi düşük seviyedeki miyelosüpresyondur. Bununla birlikte, ilaç ayrıca deri, ağız, baş, boyun, genitoüriner sistem ve boğaz kanserlerinin tedavisinde de etkilidir. Bu geniş spektrumlu etki, bleomisinin kanser tedavisinde vazgeçilmez bir rol oynamasını sağlar. Bleomisin tedavisi sırasında hastaların düzenli olarak izlenmesi gerekmektedir, çünkü yan etkiler bazı durumlarda ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.

Yan Etkiler: Çoklu Organ Hasarı ve Riskleri

Kemoterapi tedavisi, kanser hücrelerini hedef alırken vücuttaki sağlıklı hücrelere de zarar verebilir. Bu durum, çeşitli organlarda toksisiteye ve ciddi yan etkilere yol açar. Özellikle, kemoterapötik ilaçlar hücre bölünmesini engelleyerek tedavi ederken, bu süreç bazı temel organ fonksiyonlarını tehlikeye atabilir. Tedavinin yol açtığı hasar, çoğunlukla tedavi edilen kanser türüne ve kullanılan ilaçların özelliklerine bağlıdır.

Sindirim Sistemi:

  • Bulantı ve kusma
  • İshal veya kabızlık
  • Mide rahatsızlıkları

Kan ve Kemik İliği:

  • Anemi, kan hücrelerinde düşüş
  • Enfeksiyonlara karşı savunmasızlık
  • Kanama eğilimi artışı

Deri ve Mukozalar:

  • Cilt döküntüleri ve tahrişler
  • Saç dökülmesi
  • Mukozit

Bu yan etkiler, kemoterapötik ajanların hücre döngüsü üzerindeki etkisi nedeniyle ortaya çıkar. Örneğin, cilt ve mukozalar gibi sürekli yenilenen doku hücreleri, kemoterapötik ajanların sebep olduğu zarardan hızla etkilenebilir. Aynı şekilde, kemik iliğine zarar veren ilaçlar, kan hücreleri üretimini azaltarak çeşitli komplikasyonlara sebep olur. Bu etkiler, hastanın genel sağlığını bozar ve tedavi sürecini daha da zorlaştırabilir.

Dahası, bu yan etkiler sadece fiziksel değil, psikolojik olarak da hastaları etkileyebilir. Uzun süreli kemoterapi, bireylerin yaşam kalitesini düşürür ve genel sağlık durumlarını olumsuz yönde etkiler. Böylece, tedavi sürecinde hasta yönetimi, yan etkileri azaltmaya yönelik destekleyici tedavileri de içermelidir. Kemoterapi sırasında ortaya çıkan bu yan etkilerin farkında olmak, tedavi planlarının daha etkin yönetilmesine olanak tanır.

Son Yıllarda Kemoterapi ve Yeni Nesil Kanser Tedavi Yöntemleri Üzerine İlerlemeler

19. yüzyılın başlarından itibaren süregelen kanser araştırmaları, özellikle son yıllarda önemli yeniliklere sahne olmuştur. İkinci Dünya Savaşı sonrasında hız kazanan çalışmalar, kanserin teşhis ve tedavisinde yeni yöntemlerin geliştirilmesine zemin hazırlamıştır. Bu süreçte, kanserin erken teşhisi için geliştirilen sıvı biyopsiler gibi yöntemler büyük bir umut kaynağı olmuştur. Ayrıca, kanser tedavisinde kullanılan teknolojik araçlar, yazılımlar ve robotik platformlar da tedavi süreçlerini hızlandırmıştır. Yeni nesil tedavi yöntemlerine gelince:

  • Hedefe yönelik ilaç tedavileri, özelleştirilmiş tedavi seçenekleri sunar.
  • Kişiye özel tedaviler, hastanın genetik yapısına göre düzenlenir.
  • İmmünoterapi yöntemleri, hastanın kendi bağışıklık sistemini kanserle mücadelede etkin bir şekilde kullanmasını sağlar.

Bu ilerlemeler, kemoterapi ve diğer kanser tedavi yöntemlerinin gelişiminde yeni bir dönem başlatmıştır.

Hedefe Yönelik Kemoterapi Yaklaşımları

Kemoterapi sürecinde en kritik sorunlardan biri kanser hücrelerini doğrudan hedefleyememesidir. Son yıllarda geliştirilen hedefe yönelik ilaç tedavileri bu sorunu çözme potansiyeline sahiptir. Bu yöntemler, ilacın doğrudan kanserli dokuya ulaşmasını sağlamak için tasarlanmıştır. Özellikle nanoparçacık tabanlı taşıma sistemleri ve hedefe yönelik antikorlar bu alandaki yenilikler arasında yer alır. Bu ileri teknoloji ürünü taşıma yöntemleri:

  • Nanoparçacıklar
  • Hedefe yönelik antikorlar
  • Aptamerler

ile kanser tedavisinde devrim yaratma potansiyeli göstermektedir. Bu yeni yaklaşımlar, ilaçların sadece kanserli hücrelere ulaşmasını sağlayarak sağlıklı dokular üzerindeki zararlı etkileri azaltır. Böylece, hasta üzerindeki toksisite ve yan etkiler en aza indirgenmiş olur. Ancak bu tekniklerin birçoğu hâlâ klinik deney aşamasında olduğundan, sonuçları gelecek çalışmalar belirleyecektir.

Kişiye Özel Kanser Tedavi Yaklaşımları

Kanser tedavisinde kişiye özel yaklaşımlar, hastanın genetik özelliklerine göre düzenlenir. Bu yaklaşımlar sayesinde doktorlar, tümörün genetik yapısını analiz ederek en etkili ilaç kombinasyonlarını belirler. Aynı zamanda, tedavi sürecinin her aşamasında hastanın yanıtlarını izleyerek gerektiğinde planlamalar yaparlar. Bu strateji, genel sağlık durumunu korurken maksimum tedavi faydasını sağlamayı amaçlar.

Tedavi süreçleri, hastanın genetik profiline göre özelleştirildiğinde, yan etkiler azaltılabilir ve tedavi etkinliği artırılabilir. Bu özelleştirme, moleküler düzeydeki bilgilerin kullanılmasıyla mümkün olur. Sonuç olarak, kişiye özel tedavi, kanser yönetiminde yeni ve etkili bir model olarak kabul edilir.

İmmünoterapi: Kanser Tedavisinde Yenilikçi Bir Yaklaşım

İmmünoterapi, kanserle mücadelede bağışıklık sistemini harekete geçirerek çalışan ileri bir tedavi yöntemidir. Bu yaklaşım, hastanın kendi bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini tanımasını ve yok etmesini sağlayacak şekilde eğitilmesine dayanır. Son yıllarda, çeşitli immünoterapi biçimleri, özellikle zorlu kanser türlerini tedavi etmede dikkate değer başarılar göstermiştir. İmmünoterapi, genellikle diğer kanser tedavileriyle birlikte kullanılarak etkinliği artırılır. Bu yöntemler arasında:

  • Profilaktik ve terapötik aşılar: Bağışıklık sistemini güçlendirir.
  • Atezolizumab gibi antikorlar: Spesifik kanser hücrelerini hedef alır.
  • CAR-T hücre tedavisi: Özelleştirilmiş T hücreler ile hastalığı tedavi eder.

İmmünoterapi uygulamaları, hastaların tedaviye olan yanıtlarını iyileştirme potansiyeline sahiptir ve çeşitli kanser türlerinde umut vaat eden sonuçlar sunmaktadır. Dolayısıyla, bu yöntemlerin kullanımı, özellikle ileri evre kanser hastaları için yeni kapılar açmaktadır. Tedavi süreçlerinin sürekli olarak geliştirilmesi ve yeni stratejilerin keşfi, kanserle mücadelede büyük önem taşımaktadır.

Kombinasyon Tedavi Yöntemleri

Bu tedaviler, tümörün hızlı gerilemesine olanak tanırken aynı zamanda immün sistemin uzun süreli yanıtlarını teşvik eder. Bu süreç, tümör hücrelerinin direncini kırarak daha etkili sonuçlar almayı amaçlar. Özellikle, hedefli tedavi ve immünoterapi kombinasyonu, tümör hücrelerini hem içten hem de dıştan baskılayarak kapsamlı bir mücadele sunar. Bu strateji, tedavinin etkinliğini artırmak ve dirençli tümör hücrelerinin yeniden ortaya çıkışını engellemek için kritik öneme sahiptir.

Kombinasyon tedavisi çerçevesinde kullanılan bazı önemli yöntemler şunlardır:

  • Hedefli ilaçlar ve immünoterapi ajanları, tümör hücrelerinin gelişimini durdurmak ve immün yanıtı artırmak için eş zamanlı olarak uygulanır.
  • T hücre aktivitesini destekleyen ve tümör hücre ölümünü teşvik eden onkolitik virüsler kullanılır.
  • Kemoterapi ajanları, tümör hücrelerini doğrudan hedef alırken bağışıklık sisteminin de tümörle mücadelede daha aktif olmasını sağlar.

Bu tedaviler, tümör mikroçevresini değiştirmeye ve daha etkili bağışıklık yanıtı yaratmaya yöneliktir. Her bir tedavi elemanı, tümörün biyolojik yapısını bozarak ve bağışıklık sistemini modüle ederek kanserle mücadelede sinerjik bir etki yaratır. Kombinasyon tedavisi, çeşitli kanser türlerine karşı daha güçlü ve sürdürülebilir yanıtlar elde etmek için önemli bir stratejidir. Tedavi sürecinin her aşamasında, etkinliği artırmak ve yan etkileri azaltmak amacıyla dikkatli bir şekilde planlanmalıdır.

Kaynakça:

https://jitc.bmj.com/content/5/1/79

https://linkinghub.elsevier.com/retrieve/pii/S2001037018300291

Vakalar

Anadolu Yakası, İstanbul'daki Konumumuz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir