Ağız Kanseri Nedir? Belirtileri, Nedenleri ve Tedavisi
Oral kanserler olarak da bilinen ağız içi kanserleri baş ve boyun bölgesinde en sık görülen kanser türüdür. Genellikle 60 yaş ve üzeri kişilerde görülmektedir. Oral kanserler dudakları, dili, damağı ve ağzın alt kısmını etkilemektedir.
Ayrıca dilin, damağın ve ağız zeminin birleştiği yer olan orofarenks bölgesinde de görülebilmektedir. Ağız kanseri, ağız içerisinde başlar. Ağız içerisinde yer alan hücrelerin kontrolsüz bir şekilde büyümesi ile ortaya çıkmaktadır.
Dudaklar, dudakların iç kısmı, yanaklar, dişler, diş etleri dilin öndeki üçte ikilik kısmı, ağız zemini, damak, yirmilik dişin arkasındayız bölümler ağız içerisindeki alt bölgelerdir. Orofarenks adı verilen boğaz bölgesi ise ağız boşluğunun arkasında yer alan boğazın orta kısmıdır.
Ağız tamamen açıldığında görülebilmektedir. Dilin arkada kalan üçte birlik bölümü, yumuşak damak, küçük dil ile boğazın yan ve arka duvarları orofarenks adı verilen bölümü yani boğazın orta kısmını oluşturur.
Kategori | Bilgi |
Tanım | Ağız kanseri, ağız boşluğu veya orofaringeal bölgede gelişen malign tümörlerdir. Genellikle dil, dudaklar, yanaklar, diş etleri, ağız tabanı ve damakta görülür. |
Nedenler | Tütün kullanımı (sigara, puro, pipo, çiğneme tütünü), alkol tüketimi, insan papilloma virüsü (HPV) enfeksiyonu, aşırı güneş ışığına maruz kalma (dudak kanseri için), zayıf ağız hijyeni, kronik irritasyon. |
Risk Faktörleri | Yaş (50 yaş ve üzeri), cinsiyet (erkeklerde daha yaygın), tütün ve alkol kullanımı, HPV enfeksiyonu, aile öyküsü, zayıf beslenme, bağışıklık sistemi zayıflığı. |
Belirtiler | Ağızda iyileşmeyen yaralar veya kitleler, ağız içinde veya dudaklarda kırmızı veya beyaz plaklar, çiğneme veya yutma güçlüğü, ağız veya çene ağrısı, dişlerde gevşeme, konuşma değişiklikleri, boyunda şişlik. |
Tanı Yöntemleri | Fizik muayene, biyopsi, görüntüleme testleri (MRI, CT taraması, PET taraması), endoskopi |
Patoloji Türleri | Skuamöz hücreli karsinom (en yaygın), adenoid kistik karsinom, mukoepidermoid karsinom, lenfoma, sarkom. |
Tedavi Seçenekleri |
|
Komplikasyonlar | Yüz deformiteleri, konuşma ve yutma zorlukları, ağız kuruluğu, tat değişiklikleri, beslenme sorunları, psikolojik etkiler. |
Korunma Yöntemleri | Tütün ve alkol kullanımından kaçınmak, HPV aşısı yaptırmak, düzenli hekim kontrolleri, ağız hijyenine dikkat etmek, sağlıklı beslenme, dudakları güneşten korumak. |
Kurtulma Şansı | Tümörün evresi, yeri, tipi ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak değişir. Erken evrede tanı konulduğunda tedavi başarı oranı yüksektir. Beş yıllık sağkalım oranı evre I ve II’de daha yüksektir, ileri evrelerde düşer. |
Epidemiyoloji | Dünyada yıllık yaklaşık 300.000 yeni ağız kanseri vakası bildirilir. Erkeklerde kadınlara göre daha yaygındır. Çoğunlukla 50 yaş ve üzeri kişilerde görülür. |
Yaşam Kalitesi | Tedavi sonrası estetik ve fonksiyonel sorunlar, konuşma ve yutma güçlükleri, sosyal ve psikolojik etkiler. Destekleyici tedaviler ve rehabilitasyon önemlidir. |
İzlem ve Kontroller | Tedavi sonrası düzenli doktor kontrolleri, görüntüleme testleri ve biyopsilerle hastalığın nüksünün veya metastazının izlenmesi gereklidir. Tedavi sonrası yaşam kalitesini artırmak için konuşma terapisi, beslenme danışmanlığı ve psikolojik destek sağlanmalıdır. |
Ağız Kanseri Nedir?
- ağız kanseri fotoğrafı
Ağız kanseri, ağzın içerisini etkileyen kanserlere verilen genel bir isimdir. Bu kanser türü ağız bölgesinin çok içinde ya da dudaklardaki bir yara ile çok basit bir şekilde karıştırılabilmektedir. Ancak kanser kendiliğinden ortadan kalkmaz. Tedavi edilmediğinde ağızdan boğaza ve boyun ile başı oluşturan diğer bölgelere doğru sıçrar.
Oral kanser teşhisi konan hastaların yaklaşık olarak %63 beş yıl hayatta kalmaktadır. Oral kanserler neredeyse her 100,000 kişiden 11’inde görülmektedir. Erkeklerde görülme sıklığı kadınlara göre daha fazladır. Ayrıca açık tenli kişilerde görülme oranı koyu tenli kişilere göre daha yüksek olmaktadır.
Diğer kanser türlerinde olduğu gibi ağız kanseri de çeşitli evrelere ayrılmaktadır. Evre kanserin yerini ve bulunduğu bölgedeki penetrasyonunu göstermektedir. Oral kanserler TNM sistemi ile evrelenmektedir. T birincil tümörün yerini ve boyutunu göstermektedir.
N harfi ise tümörün çevrede yer alan lenf düğümlerine sıçrayıp sıçramadığı belirtir. Son olarak M harfi ise kanserin metastaz yaparak başka dokulara sıçrayıp sıçramadığını gösterir.
Ağız Kanseri Nasıl Tedavi Edilir?
Ağız kanser tedavisi, kanserin bulunduğu evreye göre değişiklik göstermektedir. Başlangıç evresindeki kanserler karsinom in situ olarak değerlendirilir. Bu noktada kanserli hücreler dokunun derinlerine kadar büyümemiştir.
Genellikle ameliyat ile tedavi edilmektedir. Kanserli dokunun üst kısmı ile bir miktar çevresi alınır. Bu işleme Mohs ameliyatı adı verilmektedir. Tekrarlama riskine karşı düzenli olarak kontrol gerekmektedir. Tekrar ettiği durumlarda ise radyoterapi uygulanmaktadır.
Birinci ve ikinci seviye kanserlerde de ameliyat, radyoterapi ya da kemoterapi ile başarı oranı oldukça yüksektir. Kemoradyasyon adı verilen kemoterapi ve radyoterapi ya da ameliyat ve radyoterapi tedavileri bir arada tercih edilebilmektedir.
Üçüncü ve dördüncü evre ise ileri evre olarak kabul edilmektedir. Üçüncü evrede kanser çevre dokulara ve lenf düğümlerine sıçramış durumdadır. Dördüncü evrede ise ağız içinden daha uzaktaki organlara da kanser sıçramıştır.
Bu evrede tümörlerin ameliyatla alınması mümkün değildir. Bazı hastaların genel sağlık durumu da ameliyat için yeterince iyi olmamaktadır. Bu nedenle hastaların sağlık durumuna göre sadece kemoterapi ya da kemoterapi ile beraber radyoterapi uygulaması yapılabilmektedir.
Ağız Kanseri Türleri
Ağızda meydana gelen kanserler genellikle meydana geldiği yere bağlı olarak farklı alt türlere ayrılmaktadır. Bukkal mukoza ya da diğer adıyla iç yanak kanseri, ağız tabanı kanseri, diş eti kanseri, sert damak kanseri, dudak kanseri ve dil kanseri ağız kanseri türleri arasında yer almaktadır.
Bukkal mukoza kanseri yanakların iç kısmında meydana gelmektedir. Bu kanser genellikle skuamöz hücre adı verilen ince ve düz hücrelerde görülmektedir. Ağız tabanı kanseri ise dilin alt kısmına meydana gelen kanser türüdür. Genellikle alkol ve sigara tüketen kişilerde görülme riski daha yüksektir.
Diş eti kanseri de benzer bir şekilde alkol ve sigara tüketenlerde daha sık görülür. Diş eti kanseri sıklıkla diş eti iltihabı ile karıştırılmaktadır. Diş eti kanseri teşhisi genellikle rutin diş bakımı esnasında diş hekimi tarafından fark edilmektedir.
Sert damak kanseri ise ağzın üst ön kısmında yer alan sert damak dokusunda meydana gelen kanser türüdür. Damak ağız boşluğu ile nazal boşluğu birbirinden ayırmaktadır. Damak kanseri ilerlemeye başladığında genellikle ilk olarak nazal boşluğa sıçrar.
Dudak kanseri ise dudağı oluşturan hücrelerden bazılarının kontrolsüz bir şekilde büyümeye başlamasıdır. Hücreler agresif hale gelerek lezyonlara ya da tümörlere neden olurlar. Dudak kanseri en sık görülen ağız kanseri türüdür.
Dil genellikle üç bölgeye ayrılmaktadır. Bu bölgelerin herhangi birinde kanserleşme meydana gelebilmektedir. Dilin arkada kalan üçte birlik kısmında meydana gelen kanserler ofofarinks ya da boğaz kanseri olarak da adlandırılmaktadır.
Ağız Kanserinin Nedenleri Nelerdir?
- ağız kanserleri Nedenlerinden olan sigara ve alkol tüketimi
Diğer kanser türlerinde olduğu gibi ağız kanserlerinin de tam olarak nasıl geliştiği bilinmemektedir. Ölmesi gereken hücrelerin bir anda kontrolsüz bir biçimde büyümesi sonucu kansere neden olan tümörler ortaya çıkar. Hücrenin yaşamını kontrol eden DNA’da meydana gelen mutasyonlar sonucunda kanser ortaya çıkmaktadır. Ağız kanserinin birincil nedeni sigara ve alkol tüketimidir.
Hem sigara hem de alkol DNA hücrelerinde hasara neden olarak kanserin oluşmasına yol açar. Alkol, sigara tüketimi ya da bu iki zararlının aynı anda tüketilmesi kişiler için aslında büyük bir risktir.
Bununla beraber ağız kanserine neden olabilecek DNA değişikliklerini neyin tetiklediğinin kaydını tutmak imkansıza yakındır. Ağız içi kanserlere yol açan DNA yapılarında meydana gelen değişikliğin neden kaynaklandığı henüz bilinmemektedir.
Sigara ve alkol kullanımının yanı sıra tütün ürünleri çiğnemek, sağlıksız beslenme ve Human papilloma virüs ağız kanserine yol açabilecek olan nedenler arasında bulunmaktadır.
Ağız Kanserinin Belirtileri
Oral kanser belirtileri hastalığın teşhis edilmesinde önemli rol oynamaktadır. Ancak bu belirtilerden bazıları ağız içerisinde meydana gelen küçük yaralar ile oldukça kolay bir şekilde karıştırılabilmektedir.
Ağız ya da dudak bölgesinde iyileşmeyen yara, ağız içerisinde geçmeyen ağrı, dudaklarda kitle, ağız içinde ya da çenede kitle, ağız içerisinde beyaz leke, çiğnemede ya da yutmada zorlanma, çeneyi ya da dili oynatmada güçlük çekme, dilde veya ağzın diğer bölümlerinde hissizlik, çenede şişme ya da ağrı, dişlerin düşecekmiş gibi sallanması ya da diş çevresinde ağrı, kulak ağrısı ve kilo kaybı en yaygın görülen belirtiler arasında yer almaktadır.
Ağız Kanseri Evreleri
- Evre 0 (Yerinde Karsinom): Kanser, dudakların veya ağız boşluğunun iç yüzeylerinde sınırlıdır ve invazif olmayan bir karakterdedir.
- Evre 1: Tümörün çapı 2 santimetre veya daha azdır. Kanser yalnızca ağız içinde lokalizedir ve lenf düğümlerine veya uzak organlara yayılmamıştır.
- Evre 2: Tümör, 2 santimetreden büyük ancak 4 santimetreden küçük boyutlardadır. Bu evrede de kanser, yine ağız içinde sınırlı kalmıştır ve henüz lenf düğümlerine veya diğer organlara sıçrama yapmamıştır.
- Evre 3: Tümör 4 santimetreden büyük olabilir veya tümör, kanserin başladığı tarafın boyun bölgesindeki lenf düğümüne yayılmıştır. Bu lenf düğümü 3 santimetre veya daha küçük boyutlardadır.
- Evre 4A: Tümör, boyutuna bakılmaksızın, alt çene kemiği, ağzın tabanı, damak, alt çene siniri veya yüz derisine yayılmıştır. Kanser aynı zamanda boyundaki bir veya birden fazla lenf düğümüne de sıçramış olabilir, bu lenf düğümleri 6 santimetre veya daha küçük boyutlardadır.
- Evre 4B: Tümör, yanakların yumuşak dokularına, kaslara, sinirlere veya kafatasının tabanına büyümüş olabilir. Alternatif olarak, tümör boyundaki iç karotis arteri etrafında sarılmış olabilir. Kanser, boyundaki lenf düğümlerine de yayılmış ve bu lenf düğümlerinden biri 6 santimetreden büyük veya kanserli lenf düğümü çevre dokuya invazif büyüme göstermiştir.
- Evre 4C( ağız kanseri son evre ) : Kanser, vücudun diğer bölgelerine yayılmıştır; bu durum uzak metastaz olarak tanımlanır. Metastaz genellikle akciğerlere, karaciğere veya kemiklere sıçrar. Bu aşamada kanser, metastatik oral kanser olarak adlandırılır.
Ağız Kanseri Teşhisi Nasıl Yapılır?
Oral kanser tanısının erken evrede koyulması tedavi şansını önemli ölçüde artırmaktadır. Ağızda meydana gelen şikayet üç hafta içerisinde kendiliğinden geçmediğinde bir uzman hekime danışmak gerekmektedir. Kanser teşhisinin konabilmesi için en sık uygulanan yöntemlerden birisi biyopsidir. Biyopsi ile şüpheli görülen bölümden doku örneği alınmaktadır.
Biyopsi için kesi yapılması gereken durumlarda lokal anestezi ile biyopsi işlemi yapılabilmektedir. Biyopsi ile alınan doku örneği laboratuvar ortamında kontrol edilmektedir. Alınan örneklerin prekanseröz ya da kanserli hücre olup olmadığı laboratuvarda anlaşılacaktır.
Biyopsinin dışında tanı koyabilmek için nazal endoskopi ve panendoskopi yöntemlerinden de yararlanmak mümkün olmaktadır. Nazal endoskopi uygulamasında ucunda kamera ve ışık bulunan uzun, ince ve esnek bir tüp kullanılır.
Panendoskopi de ise nazal endoskopiye benzer bir şekilde tüp kullanılır ancak daha iyi bir erişim sağlamak için kullanılan tüp daha geniştir. Bu nedenle panendoskopi işlemi genel anestezi ile yapılmaktadır. Bu yöntemle küçük tümörler de alınabilmektedir.
Ameliyatı Sonrası İyileşme Süreci
Ameliyattan sonraki iyileşme süreci ameliyat türüne ve kişinin genel sağlık durumuna göre değişiklik gösterir. Hastalar genellikle birkaç gün hastanede kalır; bu süre operasyonun ciddiyetine bağlı olarak uzayabilir. Hastaneden çıktıktan sonra iyileşme için yeterli zaman ve dinlenme şarttır.
Uyanma odasında geçirilen süre sonrasında hastalar genellikle birkaç gün boyunca yoğun bakım ünitesinde kalabilir. Burada hemşireler ve doktorlar tarafından sürekli izlenir ve gerekli bakım sağlanır. Hastanın durumu düzelince normal odaya transfer olur.
Ameliyat sonrası kullanılan tüpler ve drenler şunlardır:
- Kolunuzda bir damlalık sıvı takviyesi için kullanılır.
- Boynunuzda solunum veya beslenme için yerleştirilen tüpler.
- Yaranın yakınında yer alan drenler fazla sıvıyı çeker.
- Mesaneye yerleştirilen kateter idrar toplanmasını sağlar.
Konuşma zorlukları özellikle ağız, dil veya boğaz bölgesinde operasyon geçiren hastalar için yaygındır. Bu durumda yazılı iletişim araçları devreye girer. Hemşireler hastaların iletişim kurabilmesi için gerekli araçları sağlar.
Ameliyat sonrası ağrı sıkça rastlanan bir durumdur ve etkili ağrı yönetimi için ilaçlar düzenli olarak kullanılmalıdır. Ağrı kesiciler genellikle şu yöntemlerle verilir:
- Hasta kontrollü analjezi veya epidural yoluyla ağrı kesiciler.
Eve dönüş ve beslenme süreci ameliyatın türüne göre farklılık gösterir. İlk günlerde sıvı alımı damlalıkla sağlanır ve yavaş yavaş normal beslenmeye geçilir. Diyetisyen hastanın ihtiyacına göre beslenme planını düzenler ve sıvı beslenme kademeli olarak azaltılır.
Hastaların erken dönemde hareket etmeye teşvik edilmesi iyileşme sürecine katkıda bulunur. Fizyoterapist düzenli egzersizlerle hastaya destek olur. Eve döndükten sonra da yavaş yavaş günlük aktivitelere başlamak önemlidir.
Takip randevuları iyileşme sürecini değerlendirmek ve varsa sorunları ele almak için düzenlenir. Bu randevular hastanın ilerlemesini ve iyileşme sürecini izleme fırsatı sunar.
Ameliyat Olanların Yapması Gereken Beslenme ve Hayat Tarzı Değişiklikleri
Ağız kanseri ameliyatından sonra hasta sağlıklı iyileşme süreci için beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri yapmalıdır. Öncelikle besin değeri yüksek gıdalar tüketilmelidir; bunlar enerji sağlar ve vücudun iyileşme kapasitesini artırır. Hastalar ayrıca yeme zorluklarına uyum sağlamak için öğünlerini küçük ve sık hale getirmelidir. Bu durum besin alımını optimize eder ve enerji seviyelerini dengeler. Özellikle yumuşak gıdalar çiğneme ve yutma güçlüğü çeken hastalar için idealdir. Ayrıca asitli ve baharatlı yiyeceklerden uzak durmak ağız dokularını korur ve rahatsızlığı önler.
- Besleyici Gıdalar: Sebzeler, meyveler, tam tahıllar, yağsız protein kaynakları.
- Küçük ve Sık Öğünler: Avokado, humus, zenginleştirilmiş süt ürünleri.
- Yumuşak ve Nemli Gıdalar: Çorbalar, smoothieler, yoğurt, püre halinde sebzeler.
- Tahriş Edicilerden Kaçınma: Baharatlı ve asitli gıdalar, sert dokulu yiyecekler.
Yaşam tarzı değişiklikleri de ameliyat sonrası iyileşmeyi destekler. İyi ağız hijyeni enfeksiyon riskini azaltırken düzenli diş kontrolleri önem taşır. Hidrasyon ağız kuruluğunu yönetmekte kritik bir rol oynar. Fiziksel aktivite hem fiziksel hem de ruhsal iyileşmeyi teşvik eder. Zararlı alışkanlıklardan kaçınmak ise kanser nüksü riskini minimize eder ve uzun vadeli sağlığı destekler.
S.S.S.
Ağız Kanseri Nerelere Yayılır?
Ağız kanseri, tedavi edilmezse ciddi sonuçlar doğurabilir. Başlangıçta ağzın iç yüzeylerinde gelişir. Zamanla, derin dokulara sızma potansiyeline sahiptir. Ayrıca, yakın çevresindeki yumuşak dokulara kolayca yayılabilir. Sinir sistemine ulaşarak ağrı ve duyu kaybına neden olur. Bunun yanı sıra:
- Lenf düğümlerine
- Kan damarlarına
- Kemiklere
ulaşabilir. Bu yayılım, tedavi süreçlerini karmaşıklaştırır ve hastanın yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürür. Dolayısıyla, erken teşhis ve müdahale hayati önem taşır. Bu sürecin önlenmesi için düzenli kontroller şarttır.
Ağız Kanseri Ölümcül Müdür?
Ağız kanseri ölümcül olabilir. Erken teşhis ve tedaviyle kontrol altına alınabilir. Ancak, ihmal edildiğinde ciddi sonuçlar doğurur.
- Sürekli ağrı
- Fonksiyon kaybı
- Yüz ve ağızda düzeltilemeyen deformiteler
Bu komplikasyonlar, yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürür. Ölümle sonuçlanabilir. Bu nedenle düzenli diş hekimi ziyaretleri hayati önem taşır. Ağız kanserinin erken evrede tespiti için bu ziyaretler kritik bir role sahiptir. Hastalığın yayılmasını önlemek, mümkün olan en iyi sonucu elde etmek için erken müdahale şarttır.
Ağız Kanseri İçin Hangi Bölüme / Doktora Gidilir?
Ağız kanseri teşhisi ve tedavisi konusunda doğru uzmana başvurmak büyük önem taşır. Öncelikle, dil ve ağız içindeki lezyonlar fark edildiğinde, kişi endişelenmeye başlar.
Lezyonlar iki veya üç haftadan fazla sürdüğünde, bir uzmana danışmak gerekir. Bu noktada, doğru adres genellikle kulak burun boğaz (KBB) bölümüdür. Kulak burun boğaz uzmanları, ağız içi kanserlerinin teşhis ve tedavisinde deneyimlidir. Onlar:
- Lezyonların değerlendirilmesi,
- Gerekli testlerin yapılması,
- Tedavi planının belirlenmesi
gibi süreçlerde kilit rol oynar. Hastaların, belirtileri fark ettiği anda vakit kaybetmeden bir KBB uzmanına başvurması önerilir.
Ağız Kanseri Genetik Midir, Bulaşıcı Mıdır?
Ağız kanseri, genetik veya çevresel faktörlere bağlı olarak gelişebilir. Bireyler arasında geçişi söz konusu değildir; dolayısıyla bulaşıcı bir hastalık değildir. Ancak, bazı genetik yatkınlıklar, aile içinde kanser riskini artırabilir. Özellikle, ailesinde ağız kanseri öyküsü bulunan bireyler, bu risk altında daha fazla olabilir. Bu durumda, genetik yatkınlık ön plana çıkar:
- Aile geçmişi
- Genetik faktörler
Bunun yanı sıra, sigara gibi dış etkenler de ağız kanseri riskini artırır. Ancak bu etkenler, kanserin bulaşıcı olduğu anlamına gelmez. Her bireyin risk faktörleri, kendi yaşam tarzı ve genetik yapılarına göre değişiklik gösterir. Bu sebeple, ağız kanseri konusunda bilinçlenmek ve düzenli kontroller yapmak önemlidir.
Ağız Kanseri Tedavi Edilmezse Ne Olur?
Ağız kanseri tedavi görmezse, hastanın sağlığı ciddi şekilde tehlikeye girer. İlk olarak, kanser hücreleri ağız boşluğundan başlayarak çevre dokulara yayılır. Bu durum, enfeksiyon riskini artırır ve tedaviyi daha karmaşık hale getirir. Ayrıca, kanser lenf düğümlerine ve daha sonra baş ve boyun bölgesindeki diğer organlara sıçrayabilir. Yayılma sonucunda:
- Ağrı
- Yutma güçlüğü
- Konuşma problemleri
gibi sorunlar ortaya çıkar. Sonuç olarak, kanser ilerledikçe tedavi şansı azalır ve hasta için yaşam kalitesi önemli ölçüde düşer. Erken teşhis ve tedavi bu yüzden hayati önem taşır.
Ağız Kanseri Kendiliğinden Geçer Mi?
Ağız kanseri, kendiliğinden geçmez. Hastalığın erken evrede teşhis edilmesi hayati önem taşır. Bu süreçte, tedaviye boyun bölgesi de dahil edilmelidir. Özellikle, kanserin bu bölgeye yayılma riski göz önünde bulundurulmalıdır. Tedavi yöntemleri arasında cerrahi müdahale, radyoterapi ve kemoterapi bulunur.
Her biri, hastalığın yayılımı ve konumu göre belirlenir. Ancak, erken teşhis ve kapsamlı tedavi ile ağız kanseri hemen her zaman iyileştirilebilir. Bu nedenle, düzenli kontroller ve risk faktörlerine dikkat etmek büyük önem taşır. Tedavi sürecinde multidisipliner bir yaklaşım esastır.
Ağız Kanseri Hangi Yaşlarda Görülür?
Ağız kanseri, genellikle ileri yaşlarda karşımıza çıkar. Bilimsel araştırmalar, bu hastalığın %95 oranında 40 yaş üzeri bireylerde görüldüğünü göstermektedir. Ortalama teşhis yaşı ise 60 olarak belirlenmiştir. Erkek ve kadınlar arasında görülme sıklığı farklılık gösterir; kadın/erkek oranı 1/2 şeklinde ifade edilir. Hastalığın oluşumunda etkili olan başlıca faktörler şunlardır:
- Alkol kullanımı
- Sigara veya tütün ürünleri
Bu iki etken, olguların yaklaşık %75’inde ana neden olarak kabul edilir. Dolayısıyla, yaşam tarzı değişiklikleri ile risk azaltılabilir.
Ağız kanserinde ağrı olur mu?
Ağız kanseri, genellikle belirti vermeyen sessiz bir ilerleyiş gösterebilir. İlk evrelerinde ağrı hissedilmeyebilir; dolayısıyla hastalar, rahatsızlık duymadan kanserin ilerlemesine tanık olabilirler. Ancak bu durum, kanserin varlığına işaret eden diğer semptomların göz ardı edilmesi anlamına gelmez.
Örneğin, ağız içinde uzun süreli iyileşmeyen yaralar veya dudaklarda beliren sürekli çatlaklar ciddiye alınmalıdır. Bu tür belirtiler, başlangıçta ağrısız olsa da kanserin ilerleyen evrelerinde komplikasyonlara yol açabilir.
Ayrıca, ağız içindeki lekeler veya şişlikler de benzer şekilde önemsenmelidir. Bazen bu tür belirtiler, kanserin ilerlemesine bağlı olarak ağrıya neden olmadan da kanama gibi daha ciddi sorunlara sebebiyet verebilir.
Bu yüzden, ağrı olmaksızın ortaya çıkan herhangi bir değişiklik, erken teşhis için doktora başvurulması gereken bir durum olarak değerlendirilmelidir.
Ağız kanseri ameliyatı nasıl olur?
Ağız kanseri ameliyatı sırasında, tümör ve çevresindeki sağlam dokunun belirli bir oranda çıkarılması gereklidir. Eğer kanserli doku çene kemiğine yayılmışsa, çene kemiği de kesilebilir. Bu işlem, tümörün tamamen alınabilmesi için önemlidir.
Çene kesildikten sonra, operasyonun tamamlanması için kemiğin tekrar kapatılması zorunludur. Bu süreçte, kesilen çene kemiğinin yerine yeniden yerleştirilmesi ve sabitlenmesi, hastanın iyileşme sürecini doğrudan etkiler.
Ameliyat, tümörün büyüklüğü ve yayılımına göre değişiklik gösterir. Doktorlar, hastanın durumuna özel bir plan yapar. Bu plan dahilinde tümör, çene kemiği ve gerekli diğer dokular dikkatlice çıkarılır. Ameliyat sonrası, tümörün çıkarılmasıyla birlikte, hasta için en uygun tedavi yöntemleri belirlenir.
Ağız kanseri için hangi doktora gidilir?
Ağız içi veya dil yüzeyinde uzun süreli yaralar oluştuğunda, özellikle bu belirtiler üç haftadan fazla sürdüğünde, erken teşhis için bir uzmana başvurmak hayati önem taşır. Bu tip belirtiler genellikle daha ciddi sağlık sorunlarının habercisi olabilir.
Bu nedenle, zaman kaybetmeden bir kulak burun boğaz uzmanına danışılmalıdır. Kulak burun boğaz doktorları, ağız ve dil kanserlerinin teşhisi konusunda uzmanlaşmışlardır. Böyle bir durumda doğrudan bu uzmanlara başvurmak, hastalığın erken evrede fark edilmesini sağlar.
Erken teşhis sayesinde tedavi seçenekleri genişler ve hastalığın ilerlemesi büyük ölçüde engellenebilir. Hastalar, semptomlarını detaylı bir şekilde doktorlarına aktarmalıdır. Böylece doktor, hastanın durumunu en iyi şekilde değerlendirip uygun tedavi yöntemini belirleyebilir.
Hangi ağız içi yara çeşitleri ağız kanseri habercisi olabilir?
Ağız kanseri belirtisi olabilecek yara çeşitleri arasında iyileşmeyen yaralar bulunur. Özellikle iki haftadan uzun süre devam eden bu yaralar dikkatle incelenmelidir. Ayrıca ağızdaki kırmızı veya beyaz lekeler, özellikle pürüzlü, kabarık veya ülserli yapılarıyla dikkat çeker. Bu lekeler eritroplaki veya lökoplaki olarak bilinir ve prekanseröz ya da kanseröz değişikliklerin işaretleri olabilir. Bunun yanı sıra dudaklarda, diş etlerinde, dilde veya ağız tabanında görülen yeni veya olağandışı şişlikler, tümsekler veya kalınlaşmış bölgeler de kanser belirtisi olabilir.
Ağız kanseri röntgende çıkar mı?
Ağız kanseri genellikle röntgenlerde doğrudan görülmez. Ancak dolaylı belirtiler örneğin çenedeki kemik kaybı veya diş yapısındaki değişiklikler fark edilebilir. Bu nedenle röntgenler ağız kanseri şüphesi olan hastalarda yardımcı bir tanı aracı olarak kullanılır. Ancak kesin teşhis için biyopsi gibi ileri tanı yöntemleri zorunludur.
Ağız kanseri başlangıcı ve erken evre belirtileri nelerdir?
Ağız kanserinin başlangıcı ve erken evre belirtileri çoğunlukla fark edilmez çünkü genellikle ağrısızdır ve diğer ağız rahatsızlıklarına benzer. İki haftadan uzun süren ağız yaraları veya ülserler en sık rastlanan belirtiler arasındadır. Ayrıca ağzın çeşitli bölgelerinde beyaz veya kırmızı renkte yamalar görülebilir. Bu yamalar düz veya kabarık olabilir. Olağanüstü ağız kanamaları, ağrı veya uyuşma yaşanabilir. Ağzın içinde veya mukozasında hissedilen sert yumrular veya kalınlaşmış alanlar da kanserin belirtileri arasındadır. Bunun yanı sıra çiğneme, yutma, konuşma veya çene ve dil hareketlerinde zorlanma görülebilir. Dişlerin normal şekilde birbirine uymaması da belirtilerden biridir. Kalıcı boğaz ağrısı veya ses kısıklığı da ağız kanserinin erken belirtileri olabilir.
Ağız kanseri 4. Evre kurtulma şansı var mı?
Metastatik ağız kanseri olarak bilinen 4C evresinde sağkalım oranı düşüktür. Özellikle ağız tabanı kanserinde beş yıllık bağıl sağkalım oranı %20’dir. Ancak bu oran hastanın genel sağlık durumu tedaviye verdiği yanıt gibi faktörlere bağlı olarak değişebilir. Dolayısıyla her hastanın durumu kendine özgüdür ve kurtulma ihtimali farklılık gösterebilir. Tedavi edici yaklaşımlar hastalığın ilerlemesini yavaşlatmayı amaçlar.
Ağız kanseri olanların görüntülerine veya fotoğraflarına bakarak kendinize teşhis koymak yanıltıcı olacağı için şüpheli durumlarda hekiminize başvurunuz.