Burun ve paranazal sinüs tümörleri, sağlık alanında dikkate değer bir konudur. Genellikle solunum ve sindirim yolları kanserlerinin küçük bir kısmını oluştururlar. Bu tümörlerin ayırt edilmesi zordur çünkü semptomları sıklıkla basit inflamatuar hastalıklarla benzerlik gösterir.

Özellikle 50 ile 70 yaş arasındaki beyaz ırktan erkeklerde daha yaygındır. Erkeklerde kadınlara göre iki kat daha fazla rastlanır.

Hastalığın başlangıç belirtileri arasında yüzde şişlik, kanama ve sinir problemleri bulunur. Bu durum, erken tanı ve etkili tedavi için önem taşır. Dolayısıyla bu tümörler, tıbbi araştırmalarda özel bir yere sahiptir.

Paranazal Sinüs Tümörleri

Paranazal Sinüs Tümörü Nedir?

Paranasal sinüs tümörü insan burnunun etrafındaki hava dolu boşluklarda gelişen bir kanser türüdür. Bu tümörler sinüslerdeki zarlar, kemikler veya sinirler gibi çeşitli dokularda köken alabilir. Çoğu zaman belirti vermeden büyüyebilirler; bu nedenle erken teşhis hayati önem taşır. Tedaviye ne kadar erken başlanırsa hastalığın üstesinden gelme şansı o kadar artar.

Paranasal sinüs tümörleri iyi huylu veya kötü huylu olabilir. İyi huylu tümörler genellikle zararsızdır ve yayılma eğilimi göstermezler. Buna karşın kötü huylu tümörler agresif olabilir ve çevre dokulara yayılabilir. İyi huylu tümör örnekleri şunlardır:

Kötü huylu tümör örnekleri ise şu şekilde sıralanabilir:

  • Skuamöz hücreli karsinom
  • Adenokarsinom
  • Nöroblastom
  • Adenoid kistik karsinom
  • Sarkom

Nazal tümör ile paranazal sinüs tümörü arasındaki temel fark tümörün başladığı yerdir. Nazal tümörler burun boşluğunda yani burnun hemen arkasında meydana gelir. Paranasal sinüs tümörleri ise burnun çevresindeki sinüslerde başlar. Her iki tümör tipi de benzer tedavi yöntemlerini gerektirebilir ancak lokalizasyonları nedeniyle farklı belirtiler gösterebilir.

Paranazal Sinüs Tümörlerinin Kökenleri

Paranazal sinüs tümörleri, etyolojik faktörler açısından çeşitlilik gösterir. Bu tümörlerin yaklaşık üçte biri mesleki maruziyetle ilişkilendirilir. İlgili çalışma ortamlarında nikel ve volatil hidrokarbonların, bazı alt tiplerdeki kanser riskini artırdığı bilinir. Özellikle iki madde, belirli tümör türleriyle güçlü bir bağlantıya sahiptir:

  1. Nikel: Yassı epitel hücreli karsinomların gelişiminde etkili.
  2. Volatil hidrokarbonlar ve odun talaşı: Adenokarsinom riskini artırır.

Ayrıca, Human Papilloma Virus (HPV) suşları, bu tümörlerin bazı tiplerinde sıkça görülür. İki HPV tipi, tümörlerin belirli yüzdelerinde bulunur:

  1. HPV 6 ve 11 suşları: İnverted papillomlarda %24, yassı hücreli karsinomlarda %4 oranında tespit edilir.

Bunun yanı sıra, sigara ve alkol kullanımı gibi baş boyun kanserlerinde etkili bilinen faktörlerin, sinonazal malignitelerle doğrudan bir ilişkisi kanıtlanamamıştır. Bu durum, bu tümörlerin etyolojisinin daha kapsamlı araştırılmasını gerektirir.

Özetle, paranazal sinüs tümörlerinin kökeni karmaşık ve çok faktörlüdür. Bu nedenle, risk faktörlerinin tam olarak anlaşılması, etkin önleme ve tedavi stratejilerinin geliştirilmesinde kritik öneme sahiptir.

Paranazal Sinüs Tümörü Nedenleri Nelerdir?

Paranazal sinüs tümörleri çeşitli faktörlerle ilişkilendirilir. Endüstriyel kimyasallara maruz kalmak DNA üzerinde değişikliklere yol açabilir. İnsan papilloma virüsü enfeksiyonu tümörlerin oluşumunu tetikleyen bir diğer etkendir. Çalışma ortamlarında maruz kalınan belirli tozlar da riski artırabilir:

  • Ahşap tozu
  • Deri tozu
  • Un tozu
  • Tekstil tozu
  • Nikel tozu
  • Krom tozu

Radyasyon maruziyeti DNA üzerinde mutasyonlara sebep olarak tümör gelişimine katkıda bulunur. Sigara içmek de benzer şekilde paranazal sinüs hücrelerinde zararlı değişikliklere neden olabilir. Bu tümörler burun boşluğu veya çevresindeki sinüslerde meydana gelir. Hücrelerin DNA’sında meydana gelen bu değişiklikler tümör hücrelerinin kontrolsüz bir şekilde çoğalmasına neden olur. Tümör hücreleri aşırı büyüdükçe sağlıklı dokulara zarar verebilir ve hatta vücudun diğer bölgelerine yayılabilir. Metastatik kanser bu yayılma sürecini tanımlar.

Burun ve Paranazal Sinüs Tümörlerinin Özellikleri

Burun ve paranazal sinüs tümörleri, KBB hekimliğinde özel bir öneme sahiptir. Bu tümörlerin tanı ve tedavisi, çeşitli zorlukları beraberinde getirir. Benign ve malign tümörlerin başlangıç aşamasında benzer semptomlar göstermesi, tanıda gecikmelere neden olabilir.

Genellikle malign tümörlerin ilk semptomlarından tanınmalarına kadar geçen süre ortalama altı ile sekiz aydır. Erken tanı için, sinonazal semptomların uygun tıbbi tedaviye rağmen düzelmemesi durumunda malignite şüphesi gereklidir. İleri evre sinonazal kanserler, belirgin bulgulara yol açar. Bu bulgular şunlardır:

  1. Yüzde asimetri
  2. Ağız boşluğunda gözle görülebilir veya palpe edilebilir tümöral kitle
  3. Anterior rinoskopide burun boşluğunda kitle gözlenmesi

Burun ve Paranazal Sinüs Tümörlerinin Teşhisi

Burun ve paranazal sinüs tümörlerinin teşhisi, kapsamlı bir KBB muayenesi gerektirir. Bu süreçte, sinonazal yapılar, göz ve sinir sistemi detaylıca incelenir. İlk adım olarak, infraorbital sinirin duyarlılığı ve gözlerin hareketleri değerlendirilir.

Ayrıca dişlerdeki herhangi bir sallanma veya düşme olasılığı da kontrol edilmelidir. Bu aşamalardan sonra, yeterli lokal anestezi uygulanarak nazal endoskopi yapılır. Endoskopik muayenede;

  1. Şüpheli dokuların (vasküler kitleler hariç) biyopsi alınması gerekir.
  2. Biyopsi, doku bütünlüğünü korumak adına radyolojik incelemeler sonrasında yapılmalıdır.

Özellikle maksiller sinüs tümörlerinde, biyopsi genellikle genel anestezi altında yapılır. Bu işlem, antrostomi yoluyla gerçekleştirilir ve ileride maksillektomi gerektiğinde biyopsi alanının da değerlendirilebilmesini sağlar.

Eğer radyoterapi uygulanacaksa, sekresyon ve nekrotik materyalin drenajı da önem kazanır. Ancak, Caldwell-Luc yaklaşımı, yanak mukozası ve cilde tümör yayılımı riski taşıdığı için önerilmez.

Tanı sürecinde, radyolojik görüntüleme yöntemleri de büyük önem taşır:

  1. BT, özellikle kemik patolojilerinin ve orbital duvarların incelenmesinde tercih edilir.
  2. MRG ise yumuşak doku uzanımlarını değerlendirmede ve mukus ile tümör arasındaki ayırımı yapmada kullanılır.

Burun ve Paranazal Sinüslerde Görülen Başlıca İyi Huylu Tümörler

Burun ve paranazal sinüs tümörleri, genellikle iyi huylu olmakla birlikte, çeşitli türleri bulunur. Bunlar arasında osteoma, sıklıkla görülen bir türdür. Rutin röntgenlerde nadiren tespit edilir. Bu tümörlerin en yaygın yeri frontal sinüstür. Genellikle yaşlı yetişkinlerde görülür. Semptom gösteren veya çevre dokulara baskı yapan durumlarda cerrahi önerilir.

Fibröz displazi, kemik dokusunun anormal dönüşümü ile karakterizedir. Bu durum, genç yaşlarda daha sık ortaya çıkar. Hastalık, tek bir kemikte veya birden fazla kemikte etkili olabilir. İlgili kemikte şişlik görülür. McCune-Albright sendromu ile birlikte, hastalık daha karmaşık bir hal alabilir.

Bu durumda cilt pigmentasyonu ve erken puberte de gözlemlenir. Baş ve boyun bölgesinde sıklıkla maksilla ve mandibula etkilenir. Tedavi genellikle cerrahi müdahaleyi içerir. Radyoterapi, malign dönüşüm riski nedeniyle tercih edilmez.

Schneiderian papillom, üç ana türde görülür: inverted, fungiform ve silindirik.

  1. Fungiform papillomlar, vakaların %40’ını oluşturur ve septumdan gelişir.
  2. Silindirik papillomlar, vakaların %3’ünü oluşturur ve burun boşluğunun yan duvarlarında bulunur.
  3. İnverted papillomlar ise vakaların %57’sini oluşturur ve genellikle orta meatus hizasında gelişir.
  4. Bu tümörlerin tedavisi cerrahidir.

Son olarak, juvenil nazofarenks anjiofibromu, adolesan erkeklerde rastlanan nadir bir tümördür. Tümörün yayılma eğilimi ve vasküler yapısı, önemli morbidite nedenleri arasındadır. Kavernöz sinüs tutulumu olmayan durumlarda, cerrahi rezeksiyon öncesi embolizasyon uygulanır. Kavernöz sinüs tutulumu olan veya tekrarlayan durumlarda ise radyoterapi önerilir.

Burun ve Paranazal Sinüslerdeki Başlıca Malign Tümörler

Yassı Epitel Hücreli Karsinom Paranazal sinüs kanserlerinin en yaygın tipidir. Genellikle maksiller ve etmoid sinüslerde görülür. Bu hastalık, çoğunlukla 60 yaş üstü erkeklerde tespit edilir.

Tanı anında, kanserin sinüs dışına yayıldığı sıkça belirlenir. Hastaların yaklaşık %90’ında en az bir sinüs duvarı etkilenmiştir. Tümörün büyüklüğü ve çevre dokulara yayılımı, prognoz için kritik öneme sahiptir.

Minör Tükrük Bezi Tümörleri Oral kavite ve üst solunum yollarının mukozasında bulunan minör tükrük ve muköz bezlerden kaynaklanır. Paranazal sinüslerdeki minör tükrük bezi tümörlerinin %14-17’si görülür.

En sık rastlanan türler adenoid kistik karsinom ve mukoepidermoid karsinomdur. Adenoid kistik karsinomun perinöral invazyon eğilimi, tekrarlayan odaklar ve uzak metastazlarla ilişkilidir. Bu durum, hastaların uzun süreli ve dikkatli takibini gerektirir.

Adenokarsinom Paranazal sinüs maligniteleri arasında ikinci sıradaki en sık rastlanan tümördür. Vakaların %5-20’sini oluşturur ve çoğunlukla etmoid sinüslerde bulunur. Bu tümör türü, etkilenen bölgenin özelliklerine ve hastanın genel sağlık durumuna göre farklı tedavi yaklaşımlarını gerektirebilir. Tedavi, hastanın ihtiyaçlarına ve tümörün yayılımına bağlı olarak kişiselleştirilir.

Paranazal Sinüs Tümörü Evreleri

Paranazal sinüs tümörleri burun ve sinüs bölgesindeki malign büyümelerdir. Evre I’de tümör sadece sinüs içerisinde bulunur. Bu durum hastalığın lokalize olduğunu gösterir. Evre II ise tümörün sinüslerin diğer bölgelerine yayıldığı anlamına gelir. Bu aşamada tümör başlangıç noktasının ötesine geçmiştir. Evre III tümörün sinüs kemiklerine ve göz çukuruna ilerlediği durumu ifade eder. Bu evrede tümör yakın organlara da sıçrayabilir. Ayrıca bir lenf düğümünün etkilendiği görülebilir. En ileri aşama olan Evre IV’te tümör beyin gibi hayati organlara yayılmıştır. Aynı zamanda boyun kafatası ve diğer bölgelere de derinlemesine nüfuz etmiştir. Bu evrede lenf düğümleri genellikle etkilenmiştir ve tümör vücudun daha uzak bölgelerine metastaz yapabilir.

  • Evre I: Tümör sadece sinüs içinde yer alır.
  • Evre II: Tümör sinüslerin diğer kısımlarına yayılır.
  • Evre III: Tümör sinüs kemikleri ve göz çukuruna yayılır; bir lenf düğümü etkilenebilir.
  • Evre IV: Tümör beyne, boyun, kafatasının diğer kısımlarına yayılır ve lenf düğümleri genellikle etkilenir.

Bu aşamalar tümörün gelişimini ve vücutta ne kadar ilerlediğini belirlemede kullanılır. Her bir evre tedavi yaklaşımlarını ve müdahale stratejilerini şekillendirir. Tedavi seçenekleri tümörün yayılma derecesine ve konumuna göre değişiklik gösterir. Evreleme doktorların hastalığın ilerleyişini daha iyi anlamalarına ve en uygun tedavi yöntemini belirlemelerine olanak tanır.

Burun ve Paranazal Sinüs Kanserlerinin Tedavi Yöntemleri

Sinonazal tümörlerin tedavisinde, cerrahi ve radyoterapi önemli rol oynar. Çoğunlukla bu tümörler ileri evrede tanı alır, bu da tedaviyi karmaşıklaştırır. Tümörlerin çıkarılması sırasında fonksiyonel ve estetik kayıplar yaşanabilir.

Özellikle kafa tabanı ve göz çevresindeki tümörlerde, hayati yapıların yakınlığı tedaviyi zorlaştırır. Tedavi sonrası nüks olabilir. Tedavi yöntemleri arasında şunlar yer alır:

  1. Cerrahi: Tümörün tamamen çıkarılması amaçlanır.
  2. Radyoterapi: Cerrahi sonrası sıklıkla tercih edilen bir yöntemdir.
  3. Preoperatif radyoterapi: Özellikle orbita korunması gereken durumlarda uygulanır.

Burun ve Paranazal Sinus Kanserlerinin Tedavi Yontemlerinden Olan Radyoterapi Uygulamasi

Genellikle cerrahi sonrası, rekürren, metastatik veya çıkarılamayan tümörlerde kemoterapi seçeneği değerlendirilir. Bu tedaviler, hastanın durumuna ve tümörün özelliklerine göre kişiselleştirilir. Özetle, sinonazal kanserlerin tedavisi, her hastaya özel bir yaklaşım gerektirir.

Ameliyatı Sonrası İyileşme Süreci

Ameliyat sonrası iyileşme süreci hastanın sağlığı için büyük önem taşır. Endoskopik sinüs ameliyatı sonrasında hastaların dikkatle uyması gereken bir dizi talimat bulunmaktadır. Öncelikle yara bakımı süreci büyük dikkat gerektirir. İlk hafta süresince burun sümkürmekten kaçınılmalıdır. Ayrıca hapşırırken ağız açık bir şekilde hapşırmak önemlidir. İlk birkaç gün içinde ve muayenelerden sonra hafif kanamalar olabilir. Böyle bir durumda baş geriye eğilmeli ve burnunuz yavaşça temizlenmelidir.

  • Doktorun verdiği reçeteye uygun olarak ilaçların kullanımı şarttır.
  • Antibiyotikler belirtilen dozda alınmalı şiddetli ishal durumunda doktora başvurulmalıdır.
  • Ağrı kesiciler doktorun belirttiği gibi alınmalı ve gerekirse ziyaretlerden önce bir doz daha alınabilir.

Bunun yanı sıra burun yıkamaları da büyük öneme sahiptir. Bu yıkamaların ameliyattan hemen sonra başlaması ve günde iki kez uygulanması önerilir. İlk haftalar boyunca karşılaşılabilecek koyu kahverengi veya sarı beyaz burun akıntıları, iyileşme sürecinin doğal bir parçasıdır.

  • Enfeksiyon riskini azaltmak ve şişliği kontrol altında tutmak amacıyla oral steroidler ve belirtilen diğer ilaçlar düzenli kullanılmalıdır.
  • Ağrı kesiciler ameliyattan yaklaşık 45 dakika önce alınarak ağrının kontrol altına alınması sağlanmalıdır.

Aktivite düzeyi de ameliyat sonrası iyileşme sürecinde önemlidir. İşe en az bir hafta ara verilmesi önerilir. Ağır işlerde çalışanlar için bu süre daha da uzayabilir. İlk iki hafta boyunca egzersiz yapmaktan ve ağır eşyalar kaldırmaktan kaçınılmalıdır. Hekim egzersize ne zaman başlanabileceği konusunda öneride bulunacaktır.

Ameliyat Olanların Yapması Gereken Beslenme ve Hayat Tarzı Değişiklikleri

Paranazal sinüs tümörü ameliyatı sonrası hastaların iyileşme sürecini optimize etmek amacıyla uygulamaları gereken beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri büyük önem taşır. İyileşme sürecinde dikkat edilmesi gerekenler şunlardır:

Beslenme:

  • İlk zamanlarda alınacak gıdaların yumuşak olması önemlidir; örneğin patates püresi, yoğurt gibi kolay yutulan yiyecekler tercih edilmelidir.
  • Sert ve baharatlı yiyecekler cerrahi bölgeyi tahriş edebileceğinden bu tür gıdalardan uzak durulmalıdır.
  • Yeterli sıvı tüketimi mukoza zarlarını nemli tutar ve iyileşme sürecine katkıda bulunur; su ve bitki çayları gibi içecekler faydalıdır.
  • Besin değeri yüksek gıdalarla beslenmek iyileşmeyi hızlandırır; sebze, meyve ve tam tahıllar iyileşme sürecinde kademeli olarak eklenmelidir.
  • Alkol, kafein ve tütün gibi tahriş edici maddelerden kaçınmak iyileşmeyi destekler.

Yaşam Tarzı:

  • Yeterli dinlenme vücudun kendini onarması için gereklidir.
  • Uyurken başın yüksek tutulması hem şişliği azaltır hem de rahatsızlığı hafifletir.
  • Evdeki hava neminin yeterli olması için nemlendirici cihazlar kullanılabilir.
  • Nazal irrigasyon yöntemi sinüslerin temizlenmesine yardımcı olur ve iyileşmeyi destekler.
  • Doktor randevularına düzenli olarak gidilmesi sürecin doğru şekilde yönetilmesini sağlar.

Sıkça Sorulan Sorular

MuratTopdag

Paranazal sinüs tümörleri 4. Evre kurtulma şansı var mı?

Paranazal sinüs tümörleri dördüncü evrede oldukça ciddi bir durumdur. Bu evrede hastaların hayatta kalma şansı ortalama %43 civarındadır. Ancak hastalığın ilerleyişi ve tedaviye yanıt kişiden kişiye değişiklik gösterir. Dolayısıyla bazı hastalar sınırlı da olsa kurtulma şansına sahip olabilir. Her hasta için tedavi seçenekleri ve beklentiler farklıdır. Bu nedenle hastanın durumu tedavi edilme yöntemleri ve genel sağlık durumu göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir.

Blog Yazıları

Gırtlak Kanserinden Kurtulan Var Mı?

Gırtlak kanseri, nadir görülen kanser türlerinden biridir. Bu yüzden sağ kalım oranları hakkında kesin bilgiler [...]

Tükürük Bezi Tümörü Hayati Tehlikesi Var Mı?

Tükürük bezi tümörleri, çoğunlukla iyi huylu karakterlidirler. Kanserli olmamaları nedeniyle diğer organlara yayılma riskleri yoktur. [...]

Hipofarenks Kanseri Yaşam Süresi

Hipofarenks kanseri, baş ve boyun bölgesindeki ciddi sağlık sorunlarından biridir. Genellikle yutkunma işlevinde kritik bir [...]

Dil Kanseri Ölüm Oranı Nedir ? Kurtulma Şansı Var Mı?

Dil kanseri, erken teşhis ile mücadelenin önemini vurgulayan ciddi bir sağlık sorunudur. Genellikle, bu hastalığın [...]

Ağız Kanseri Son Evre Belirtileri Nelerdir?

Ağız kanseri, başlangıç aşamalarında sıklıkla belirti vermez. Ancak, hastalık ilerledikçe, dördüncü evreye ulaştığında belirgin semptomlar [...]

Dil Kanseri Ameliyatı Sonrası Yaşam Süresi

Dil kanseri, teşhis ve tedavi süreçleriyle önemli bir sağlık sorunudur. Bu hastalığın ameliyatı sonrasında yaşam [...]

Gırtlak Kanseri Ameliyatı Olanlar Kaç Yıl Yaşar?

Gırtlak kanseri, teşhisi konulduktan sonra hastalar ve doktorlar için önemli bir mücadele alanıdır. Tedavi süreci [...]

Larenks (Gırtlak) Kanseri İlk Belirtileri Nelerdir?

Boğazın bir parçası olan gırtlakta görülen kanser türü larenks kanseri olarak adlandırılır. Gırtlak bölgesindeki hücrelerin [...]