Yüz derisi tümörleri, benign lezyonlardan bazal hücreli ve skuamöz hücreli karsinom gibi malignitelere kadar geniş bir spektrumda görülür. Erken tanı, fonksiyon ve estetiği koruyarak onkolojik kontrol sağlamada kritik önemdedir.

Klinik belirtiler ve dermoskopi: İyileşmeyen yara, kabuklanan lezyon, asimetri ve düzensiz pigment alarm bulgusudur. Dermoskopik yapı taşları ve vasküler paternler, biyopsi endikasyonunu yönlendirir. Güneş öyküsü ve immünsüpresyon mutlaka sorgulanır.

Tedavi seçenekleri ve sınır kontrolü: Eksizyon, Mohs mikrocerrahisi, küretaj-koterizasyon veya topikal kemoterapi lezyon tipine göre seçilir. Kritik alanlarda doku koruyucu yaklaşımlar tercih edilir. Cerrahi sınırların negatifliği nüks riskini azaltır.

Rekonstrüksiyon ve takip: Lokal flepler, tam/parsiyel kalınlık greftleriyle fonksiyon-estetik denge sağlanır. Patolojik alt tipe göre adjuvan tedavi planlanır. Fotoproteksiyon, aktinik hasarı azaltır; düzenli kontrol, ikinci primerlerin erken yakalanmasını sağlar.

Yüzdeki Cilt Kanseri Belirtileri

Yüzdeki cilt kanseri çeşitli biçimlerde ortaya çıkabilir ve bu belirtiler kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Özellikle güneşe maruz kalan bölgelerde gelişme olasılığı yüksektir. Derinin altında sert yuvarlak büyümeler şeklinde kendini gösterir. Bu büyümeler et renginde ya da daha koyu tonlarda olabilir.

  • Sert ve yuvarlak büyümeler; et rengi kahverengi veya siyah olabilir.
  • Pullu pembemsi veya şeffaf görünümlü cilt parçaları.
  • Sürekli iyileşmeyen yaralar.
  • Renk veya şekil değiştiren atipik benler.

Amerikan Kanser Derneği’nin belirttiği üzere bazal hücreli karsinom ve skuamöz hücreli karsinom en yaygın görülen türlerdir. Melanom ise yüz ve boyun bölgesinde daha yaygındır ve nadiren gözlerle ağız çevresini etkileyebilir.

Yüz Derisinde Görülen Kanser Türleri

bazal hücreli karsinom fotoğrafı
bazal hücreli karsinom fotoğrafı

Yüz baş ve boyun bölgesinde çeşitli cilt kanseri türleri teşhis edilebilir. Bu kanserler arasında en sık rastlananlar şunlardır:

  • BCC (Bazal hücreli karsinom)
  • SCC (Skuamöz hücreli karsinom)
  • Melanom
  • MCC (Merkel hücreli karsinom)
  • Kaposi sarkomu
  • Sebase karsinom
  • Dermatofibrosarkoma protuberans
  • Mikrokistik adneksal karsinom

Bazal Hücreli Karsinomun Klinik Özellikleri

Bazal hücreli karsinom insanlarda görülen en sık kanser türüdür. Güneşe maruz kalan cilt bölgelerinde özellikle sık rastlanır. Bu tür genellikle yavaş büyür ve metastaz yapma riski düşüktür. Nadir durumlarda ölümcül olabilse de tedavi edilmediğinde yerel dokular için yıkıcı etkilere sahiptir. Klinik muayenelerde bazal hücreli karsinomlar genellikle pembe veya et renginde ülserli yüzeyli ve telanjiektatik damarlarla kaplı papüller olarak kendini gösterir. Çoğunlukla baş ve boyun bölgesinde yer alır ancak vücudun diğer bölümlerinde de bulunabilir.

Literatürde tanımlanan çeşitli alt tipleri vardır:

  • Nodüler
  • Mikronodüler
  • Yüzeysel
  • Morpheaform
  • İnfiltratif
  • Fibroepitelyal (Pinkus fibroepitelyomu olarak da bilinir)

Bu alt tipler tek başlarına veya kombinasyon halinde görülebilir. Her ne kadar BCC’ler genellikle pigment içermezse de bazı tümörlerde melanin bulunabilir. Tedavi seçenekleri yüksek başarı oranlarıyla lokalize tümörler için uygundur ve bu yöntemlerin başarı oranı genellikle %95’in üzerindedir.

Yüz Bölgesi Bazal Hücreli Karsinom Tedavi Stratejileri

Bazal hücreli karsinom (BCC) yüz bölgesinde sıkça teşhis edilen bir deri kanseri türüdür. Tedavi seçenekleri hastanın genel sağlık durumu ve kanserin yayılımı gibi faktörlere göre değişiklik gösterir. Her hastaya özel tedavi planları uygulanır. İlk olarak tümörün boyutu ve derinliği belirlenir ve buna göre bir tedavi stratejisi oluşturulur. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yapılırken hastanın estetik kaygıları da göz önünde bulundurulur.

Tedavi yöntemleri arasında şunlar bulunur:

  • Mohs Mikrocerrahisi (MMS): BCC’nin yüzdeki tedavisinde tercih edilen yöntemdir. Yüksek kür oranları sunar ve dokuyu maksimum düzeyde korur.
  • Cerrahi Eksizyon: Genellikle 2 santimetreden küçük iyi sınırlanmış tümörler için uygulanır.
  • Elektrodesikasyon ve Küretaj (EDC): Düşük riskli BCC’lerin tedavisinde etkilidir. Maliyeti düşüktür ve uygulaması hızlıdır.
  • Radyoterapi: Cerrahi müdahalenin uygun olmadığı durumlarda kullanılır. Uzun tedavi süreci gerektirir ve kozmetik sonuçlar değişkenlik gösterebilir.
  • Kriyocerrahi: Düşük riskli BCC’ler için alternatif bir yöntemdir. İnvaziv olmayan bir yaklaşımdır ve nispeten hızlıdır.

Ayrıca bazı durumlarda topikal tedaviler ve ileri evre BCC için sistemik ilaçlar kullanılır:

  • Topikal Tedaviler: Yüzeysel BCC’ler için uygundur. Birden fazla lezyonun olduğu durumlarda tercih edilir.
  • Sistemik Tedaviler: İleri veya metastatik BCC’ler için ilaçlar kullanılır.

Her bir tedavi yönteminin seçimi hastanın ihtiyaçlarına ve hastalığın özelliklerine göre yapılır. Özellikle yüz gibi görünür bölgelerde estetik sonuçlar büyük önem taşır. Tedavi sonrası düzenli takip nüksü önleme ve hastanın yaşam kalitesini artırma açısından kritik bir rol oynar.

Skuamöz Hücreli Deri Kanseri ve Önleme Yöntemleri

Skuamöz hücreli deri kanseri Amerika Birleşik Devletleri’nde sıklıkla görülen ikinci cilt kanseri türüdür. Bu kanser türü özellikle baş ve boyun bölgesinde etkili olabilir. Aktinik keratoz skuamöz hücreli kanserin ilerleyen bir öncü lezyonudur ve UV radyasyonuna maruz kalmakla doğrudan ilişkilidir. Uzun süreli güneş maruziyeti bu neoplazmların gelişiminde kritik bir faktördür.

Ana Risk Faktörleri:

  • Uzun süreli UV radyasyonuna maruz kalmak
  • Bağışıklık sistemi baskılanmış durumlar

Metastaz olasılığı düşük olsa da hastalığın ilerlemesi potansiyeli vardır. Özellikle bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde metastaz riski artar. Hastalar UV radyasyonundan kaynaklanan zararları minimuma indirmek için koruyucu önlemler almalıdır. Bu önlemler arasında yüksek faktörlü güneş koruyucuların kullanılması ve güneşe maruz kalınan saatlerde dikkatli olunması yer alır.

Yüz Derisi Tümörü: Skuamöz Hücreli Karsinomun Tedavisi

Skuamöz hücreli karsinomun tedavi yöntemleri hastalığın evresine ve lezyonun özelliklerine bağlı olarak değişiklik gösterir. İlk tercih genellikle Mohs mikrocerrahidir. Bu yöntem özellikle baş ve boyun bölgesindeki derin veya tekrarlayan tümörler için uygundur. Alternatif olarak küçük ve daha az agresif lezyonlar için küretaj ve eksizyon yöntemleri de tercih edilebilir. Deri skuamöz hücreli karsinomunun yönetimi aşağıdaki terapileri içerebilir:

  • Mohs mikrocerrahi
  • Küretaj
  • Eksizyon

Ek olarak non-invaziv tedavi seçenekleri de mevcuttur. Bu tedaviler ilerlemenin önlenmesi amacıyla kullanılır ve şunları içerir:

  • Fotodinamik terapi
  • Topikal 5-fluorourasil veya imiquimod kullanımı

Ayrıca aktinik keratoz gibi erken evre durumlar için elektrodessikasyon ve topikal tedaviler etkili olabilir. Önleyici tedavi olarak oral veya topikal retinoidler cilt kanseri riskini azaltabilir. Amerikan Dermatoloji Akademisi tarafından geliştirilen Mohs Uygun Kullanım Kriterleri doktorların hangi vakalarda Mohs mikrocerrahisini uygulayacaklarını belirlemelerine yardımcı olur. Bu kriterler hastanın durumuna en uygun tedaviyi seçerken maliyet etkinliği de sağlar.

Melanomun Yüz ve Boyun Bölgesindeki Etkileri

Melanom melanositlerin malign dönüşümü ile ortaya çıkan kötü huylu bir tümördür. Genellikle önceden mevcut olan premalign lezyonlardan ya da sporadik olarak gelişebilir. Sinir kresti kökenli melanositler nedeniyle melanom beyin ve gastrointestinal sistem gibi çeşitli bölgelerde de görülebilir. Özellikle baş ve boyun bölgesi melanom için kritik bir alan olarak kabul edilir. Bu bölgelerde melanomun varlığı daha kötü bir prognoza işaret edebilir ve tedavi yaklaşımlarını değiştirebilir. En sık rastlanan yerler şunlardır:

  • Yüz (%40 ila %60)
  • Saçlı deri (%14 ila %49)
  • Boyun (%20 ila %29)
  • Kulak (%8 ila %11)

Melanom Tedavi Stratejileri ve Yönetim Protokolleri

Melanomun tedavisi tümörün özelliklerine ve hastanın genel sağlık durumuna göre şekillendirilir. İlk aşamada eksizyonel cerrahi melanomun tamamının çıkarılmasını amaçlar. Derinlik ve yerleşim yeri önemli faktörler arasında yer alır.

  • 1 cm sınır: 1 mm’den az kalınlıktaki melanomlar için uygulanır.
  • 1 cm’den büyük sınır: 1 ila 2 mm kalınlıktaki melanomlar için kullanılır.
  • 2 cm sınır: 2 mm’den kalın melanomlar için tercih edilir.

Yüz bölgesinde mimik kaslarına kadar derinleşen rezeksiyonlar yapılırken parotis bezi üzerindeki melanomlar için masseter fasiasına kadar gidilir. Saçlı deri ve kulak gibi özel bölgeler anatomik yapılarına uygun tedavi yöntemleri gerektirir.

Bunun yanı sıra sentinel lenf nodu biyopsisi melanomun yayılımını değerlendirmede kullanılır. Pozitif bulgular genişletilmiş cerrahi müdahalelere yol açabilir. Negatif sonuçlar ise hastanın yakından izlenmesini gerektirir. Yönetim stratejileri arasında elektif boyun diseksiyonu yerine daha çok sentinel lenf nodu biyopsisi ön plana çıkmaktadır.

Tıbbi tedaviye gelince çeşitli ilaçlar melanomun ilerlemesini kontrol altına almaya yardımcı olur:

  • İmmünoterapi ajanları:
  • Moleküler hedefe yönelik tedaviler:
  • Kemoterapötik ajanlar:

Bu tedaviler özellikle ileri evre melanomlarda veya cerrahi müdahalelerin yetersiz kaldığı durumlarda devreye girer. Radyasyon tedavisi ise özellikle metastatik durumlar için seçenekler arasındadır.

Merkel Hücreli Karsinomun Karakteristik Özellikleri

Merkel hücreli karsinom genellikle yaşlı beyaz erkeklerde görülen nadir bir cilt kanseridir. Bu agresif tümör baş ve boyun bölgelerinde daha sık ortaya çıkar. Hastalığın artan insidansı bazı önemli faktörlerle ilişkilendirilmiştir:

  • Güçlü ultraviyole ışınlarına maruz kalmak,
  • İlerleyen yaş,
  • İmmünosupresyon durumu.

Bu kanser türü genellikle Merkel hücre poliomavirüsü enfeksiyonu ile bağlantılıdır. Teşhis deri biyopsisi ile konur ve lenf nodlarının değerlendirilmesi gerekir. Hastalığın ilerlemesi genellikle hızlıdır; bu yüzden erken tanı önemlidir. Tedavi seçenekleri arasında yerel olarak uygulanan radyoterapi veya bu tedavi olmaksızın yapılan cerrahi müdahale bulunur.

Merkel Hücreli Karsinomun Tedavisi ve Yönetimi

Merkel hücreli karsinom tedavisinde ilk adım genellikle tümörün tamamen çıkarılmasını içerir. Eğer mümkünse bu cerrahi işlem kas tabakasına kadar geniş bir marj ile yapılmalıdır. Buna ek olarak sentinel lenf nodu biyopsisi hastalığın yayılımını değerlendirmede kritik bir yöntemdir. Mohs mikrografik cerrahisi de uygun durumlarda kullanılabilir.

  • Adjuvan radyoterapi: Eğer SLNB sonuçları negatif çıksa bile belirli durumlarda baş ve boyun bölgesindeki yüksek yanlış negatif riski göz önünde bulundurularak radyoterapi uygulanabilir.
  • Yalnız radyoterapi: Cerrahiye uygun olmayan hastalar için alternatif bir seçenektir.

Hastalık bölgesel lenf düğümlerine yayılmışsa etkilenen bölgeye yönelik tedavi stratejileri devreye girer.

  • Tam lenf düğümü diseksiyonu ve/veya radyoterapi.
  • Adjuvan radyoterapi: Çoklu düğüm tutulumu olan veya kapsül dışına taşan hastalarda önerilir.

Metastatik aşamada ise multidisipliner yaklaşım esastır.

  • Klinik deneylere katılım önerilir.
  • Sistemik tedavi seçenekleri arasında immünoterapi ve sitotoksik kemoterapi bulunur. Pembrolizumab gibi immün tedaviler umut vaad eden sonuçlar sunmaktadır.

Hastaların takibi düzenli cilt ve lenf nodu muayeneleri ile sağlanır. İleri evrelerde görüntüleme çalışmaları da gerekebilir.

Kaposi Sarkomunun Klinik Çeşitliliği

Kaposi sarkomu yumuşak doku kanserlerinin en çarpıcı örneklerinden biridir. Bu hastalık dört ana klinik formda kendini gösterir. Her bir form hastalığın görüldüğü popülasyona ve bağışıklık durumuna göre değişik seyirler izler. İlk olarak Moritz Kaposi tarafından tanımlanan bu hastalık zamanla farklı coğrafyalarda ve farklı bağışıklık profillerinde değişik belirtilerle ortaya çıkar.

  • Klasik form genellikle yaşlı Akdenizli ve Doğu Avrupalı erkeklerde alt ekstremitelerde belirir.
  • Endemik Afrika formu çocuklarda genel lenf nodu tutulumu ile karakterizedir.
  • HIV ile ilişkili form yüksek aktif antiretroviral tedavi almayanlarda cilt ve iç organ tutulumu ile görülür.
  • İyatrojenik form ise organ nakli gibi nedenlerle immünosuprese uğramış hastalarda diffüz cilt ve iç organ tutulumu ile kendini gösterir.

Kaposi Sarkomu Tedavi Yaklaşımları

Kaposi sarkomunun deri üzerindeki etkileri çeşitli tedavi metodları ile kontrol altına alınabilir. Öncelikle lokal eksizyon uygulaması sarkomun hedeflenen bölgeden çıkarılmasını sağlar. Alternatif olarak sıvı nitrojen kullanılarak dondurma işlemi tercih edilebilir. Ayrıca vinkristin enjeksiyonları etkilenen dokuları hedef alır. İleri durumlar için ise kemoterapi şarttır:

  • Çocuklarda ve endemik formlarda kemoterapi esastır.
  • HIV ilişkili vakalarda HAART tedavisi sarkomun gerilemesini tetikler.
  • Ağır vakalarda HAART ve kemoterapi kombinasyonu gerekebilir.
    • İyatrojenik durumlarda tedavi bağışıklık düzenlemesi üzerine kuruludur:
    • Bağışıklık baskısının azaltılması
  • Steroid tedavisinin dengeli bir şekilde sonlandırılması

Sebase Karsinomun Özellikleri ve Etkileri

Sebase karsinom sebase bezlerden kaynaklanan agresif bir kanser türüdür. Genellikle göz çevresi baş ve boyun gibi bölgelerde görülür; ancak sebase bezlerin var olduğu her bölgede ortaya çıkabilir. Bu tümör çok yönlü bir yayılım göstererek hem yerel hem de uzak metastaz riski taşır. Lokal olarak tümörün multifokal kökeni nedeniyle çevre dokulara zarar verebilir ve pagetoid yayılım paterni teşhisi zorlaştırabilir.

Sebase karsinomun bağlantılı olduğu durumlar:

  • Primer neoplazm olarak işlev görür.
  • Muir-Torre sendromu ile ilişkilendirilir; bu durum sebase tümörler ve iç kanserler içerir genellikle gastrointestinal sistem etkilenir.

Sebase Karsinomun Tedavi ve Yönetimi

Sebase karsinomun tedavisinde cerrahi tümörün tamamen çıkarılmasını hedefler. Baş ve boyun bölgesindeki tümörler için uygulanan tedavi yöntemleri arasında geniş lokal eksizyon ön plana çıkar. Ayrıca frozen section tekniği veya Mohs mikrocerrahi de birinci basamak tedavi seçenekleri arasındadır. Konjonktival epitelde tutulum saptanması durumunda ise tedavi stratejileri şu şekildedir:

  • Kriyoterapi,
  • Etkilenen bulbar epitelin cerrahi rezeksiyonu,
  • Topikal mitomisin C kullanımı.

Orbital yayılım gösteren veya cerrahi ile çıkarılması mümkün olmayan durumlarda orbital ekstenterasyon gerekebilir. Bu aşamada radyoterapinin rolü tam olarak netleşmemiş olmakla birlikte bazı küçük çalışmalar radyasyonun olumlu sonuçlar verebileceğini göstermiştir. Yine de cerrahi ana tedavi yöntemi olarak öne çıkar.

Dermatofibrosarkoma Protuberans: Nadir Yumuşak Doku Sarkomu

Dermatofibrosarkoma protuberans sıklıkla gövde ve ekstremitelerde gözlemlenen nadir bir cilt kanseri türüdür. Hastalık tipik olarak mor-kırmızı veya mavi renkte sert bir plak şeklinde kendini gösterir. Bu tümör yavaş ilerlediği için tanısı bazen aylar hatta yıllar alabilir. Hastalığın en belirgin özelliği lezyonun görünenden çok daha geniş bir alana yayılmasıdır. Uzak metastazlar nadiren görülse de tümörün fibrosarkomatöz dönüşümü bu durumu tetikleyebilir. Tedavi olarak;

  • Cerrahi eksizyon
  • Mohs mikrocerrahisi
  • Geniş lokal eksizyon

tercih edilen yöntemler arasındadır. Radyasyon terapisi cerrahi sınırların genişletilemediği durumlarda nüksü azaltabilir. Ayrıca ileri evre hastalar için tirozin kinaz inhibitörleri kullanılmaktadır. Tedavi sonrası hastalar nüks açısından dikkatli bir şekilde takip edilmelidir.

Dermatofibrosarkoma Protuberans: Kapsamlı Tedavi Yöntemleri ve Hastalık Yönetimi

Dermatofibrosarkoma protuberans (DFSP) için öncelikli tedavi yöntemi geniş lokal eksizyondur. Tedavinin başarısı tümörün derinlemesine ve genişlemesine engel olacak şekilde yeterli dokunun çıkarılmasına bağlıdır. Özellikle derin dokulara ve kritik anatomik yapıları içeren bölgelere yayılan tümörlerde Mohs mikrocerrahi etkili bir alternatif sunar. Bu yöntem tümör sınırlarını mikroskop altında anında değerlendirerek sağlıklı dokuya minimal zarar verilmesini sağlar. İşte bu tedavi seçeneklerinin avantajları:

  • Geniş lokal eksizyon lokal nüks riskini azaltır.
  • Mohs mikrocerrahi daha az nüksle sonuçlanır ve estetik açıdan üstün sonuçlar sunar.

Radyasyon terapisi cerrahi müdahaleye uygun olmayan durumlar için geçerli bir seçenektir. Bu yöntem özellikle pozitif cerrahi sınırları olan hastalarda veya cerrahi mümkün olmayan nüks vakalarında kullanılır. İşte radyasyon tedavisinin uygulama koşulları:

  • Cerrahi sonrası pozitif sınırların olduğu durumlar
  • MMS uygulanamayan ve en yakın sınırı 1 cm’den az olan vakalar
  • Nüks veya metastatik hastalık durumlarında

Son olarak moleküler hedefli tedavi olan imatinib özellikle tekrarlayan veya metastatik DFSP durumlarında önemli bir seçenektir. İmatinib tümörün büyümesini sınırlayarak ve hücre ölümünü teşvik ederek etkili bir müdahale sağlar. Yan etkileri göz önünde bulundurulduğunda bu tedaviyi alan hastaların düzenli olarak izlenmesi gerekmektedir. Imatinib ile tedavi edilen hastalarda yanıt oranları umut vericidir ancak tedavi süresi hastanın durumuna göre değişebilir.

Mikrokistik Adneksal Karsinomun Tanımı ve Özellikleri

Mikrokistik adneksal karsinom nadir görülen malign bir ter bezi tümörüdür. Baş ve boyun bölgesinde daha sık karşılaşılan bu tümör özellikle merkezi yüz alanında belirginleşir. Ayrıca vücudun diğer bölgelerinde de ortaya çıkabilir. Yavaş büyüme gösterir ancak lokal olarak agresiftir. Tümörün dünya genelinde 200 kadar vakası bulunmaktadır ve 1982’de ilk kez tanımlanmıştır. MAC perinöral invazyon gösterir ve bu durum %80 vakada görülür. Az da olsa metastatik potansiyeli bulunur ve sıklıkla nüksedebilir. Farklı isimlerle anılan bu tümör şu şekilde listelenir:

  • Sklerozan ter kanalı karsinomu (SSDC)
  • Malign siringoma
  • Siringoid ekrin karsinom
  • Ekrin epiteliyoma
  • Siringomatöz karsinom
  • Siringomatöz özelliklere sahip ter bezi karsinomu
  • Meme ucunun siringomatöz adenomu (bu tanımlama tartışmalıdır)

Yüz Derisi Tümörü: Mikrokistik Adneksal Karsinomun Tedavi ve Yönetim Yöntemleri

Mikrokistik adneksal karsinom deri tümörlerinin tedavisinde kullanılan çeşitli yöntemlerle kontrol altına alınabilir. Bu yöntemler arasında en etkilileri:

  • Mohs mikrocerrahi (MMS) etkilenen dokuların tamamının çıkarılmasını sağlar. Bu teknikle doktorlar tümörün tamamını daha az sayıda işlemle çıkarabilirler.
  • Basit eksizyon da benzer oranda başarılı sonuçlar sunar. Her iki yöntem de komplikasyon oranları açısından benzerdir.

Bu prosedürler dışında intraoperatif donmuş kesitler kullanılarak geleneksel cerrahi yöntemler de uygulanabilir. Bu durum Mohs mikrocerrahisinin uygulanamadığı özel vakalarda geçerlidir.

Tedavi sürecinin tamamlanmasının ardından:

  • Hastaların düzenli olarak tam vücut cilt muayenesi yapmaları önerilir.
  • Aynı zamanda lenf düğümü muayenesi de her altı ila on iki ayda bir yapılmalıdır.

Cilt Kanserinden Korunma Yöntemleri

Cilt kanserinden korunmak için alınabilecek önlemler hayati öneme sahiptir. Güneşin zararlı ışınlarından korunmak amacıyla her gün yüksek koruma faktörlü güneş kremi kullanmak gerekmektedir. Güneşin en dik olduğu zamanlarda özellikle sabah 10 ile öğleden sonra 4 arası dışarıda olmamak faydalıdır. Ayrıca gölgede zaman geçirmek UV ışınlarına doğrudan maruz kalmayı azaltır. Bu koruma yöntemlerine ek olarak;

  • Uzun kollu giysiler giymek,
  • Geniş kenarlı şapka kullanmak,
  • UVA ve UVB korumalı güneş gözlükleri takmak,
  • Kapalı alanlarda suni bronzlaşmadan uzak durmak,

güneşin zararlarından korunmada etkili yöntemlerdir. Cilt Kanseri Vakfı ciltteki herhangi bir değişikliği erken fark etmek için ayda bir yapılan kendi kendine cilt muayenesini önerir. Bu muayene sırasında vücudun her alanını dikkatle incelemek ve herhangi atipik bir değişiklik gözlemlemek önemlidir.

Kaynakça:

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK441949/

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK482439/

Vakalar

Anadolu Yakası, İstanbul'daki Konumumuz

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Call Now Button