Kulak Önü Kist Belirtileri ve Tedavisi

Kulak Onu Kist

Kulak önü kistleri ve benzer yapılar 1864’te ilk kez tanımlanan ilginç tıbbi fenomenlerdir. Bu yapılar kulak kıkırdağının yakınında deri altında sinüs yolları oluşturur. Bunlar epitel ile kaplıdır ve kistlere dönüşebilir. Bazen enfeksiyonlara yol açabilirler ve bu durumda cerrahi müdahale gerekebilir. Hastaların bu anomalileri için detaylı bir inceleme yapılmalıdır. Bu olası diğer doğumsal anomalileri belirlemek açısından önemlidir.

Kulak Önü Kistleri ve Yapıları İçin Gerekli Tetkikler

Kulak önü kistleri yarıkları tedavisinde yapılan muayeneler sadece belirgin bulgulara dayanmamalıdır. Tipik olmayan yerleşim gösteren lezyonlar için detaylı görüntüleme teknikleri kullanılması önerilir. Bu anomaliler genellikle dış kulak yolu ve parotis bezine uzanan yapılardır. Tekrar eden parotid bölgesi şişlikleri bu durumda sık rastlanan bir bulgudur. Ayrıca drenaj sırasında alınan kültür örnekleri enfeksiyon varlığını belirlemek için önemlidir. Özellikle şu tetkikler yapılmalıdır:

  • Böbrek ultrasonografisi: Brankio-oto-renal sendromun dışlanması amacıyla gerçekleştirilir.

Preauriküler Kist ve Sinüs Yönetimi: Enfeksiyon ve Komplikasyonlarla Mücadele

Preauriküler kist ve sinüsler kulak önünde oluşan ve bazen enfekte olan yapılar olarak bilinir. Enfekte durumlarda bu alanlardan kaynaklanan selülit için antibiyotik tedavisi uygulanır. Eritem şişlik ve ağrı gibi belirtiler görülürse doktorlar genellikle aşağıdaki antibiyotikleri önerir:

  • Sefazolin
  • Amoksisilin ve klavulanat potasyum
  • Eritromisin

Apse gelişimi durumunda tedavi yöntemi değişir. Apse Staphylococcus aureus ve diğer bakterilerin neden olduğu bir enfeksiyondur. Tedavi için önerilen yöntemler şunlardır:

  • İnsizyon ve drenaj
  • Künt uçlu bir lakrimal prob ile drenaj
  • 21-gauge iğne ile aspirasyon

Aspirasyon acil durumlarda geçici rahatlama sağlar ve ağrıyı azaltır. Bu işlem aynı zamanda enfeksiyonun ciddiyetini ve etkilenen bakteri türünü belirlemek için irin örnekleri toplar. Apse tekrarladığında iğne aspirasyonu tekrarlanabilir. Bu yöntem insizyon ve drenaja göre daha iyi kozmetik sonuçlar sunar. Ancak kalıcı veya tekrarlayan enfeksiyonlar varsa kist veya sinüs yolunun tam cerrahi eksizyonu kaçınılmaz hale gelir. Eksizyon akut enfeksiyon kontrol altına alındıktan sonra planlanır ve başarılı bir sonuç için eksiksiz bir çıkarılma şarttır.

Kulak Önü Kistlerin Yaygınlığı

Dış kulak malformasyonları nadiren rastlanan durumlar değildir. Her 12,500 doğumdan birinde bu tip bir malformasyon görülme olasılığı bulunur. Preauriküler sinüs oluşumu sendromik olmayan popülasyonda oldukça değişken bir insidans gösterir:

  • İnsidans oranı %0.3 ile %0.9 arasında değişmektedir.
  • Erkeklerle kadınlar arasında bu durum eşit oranda görülür ve herhangi bir ırkı özellikle etkilemez. Kore’de yapılan iki ayrı araştırma preauriküler sinüslerin yaygınlığına dair değerli veriler sunmuştur:
    • İlk çalışma tek taraflı sinüslerin %1.3 çift taraflı sinüslerin ise %0.3 olduğunu ortaya koymuştur.
    • İkinci çalışma genel prevalansın %1.91 olduğunu ve vakaların %79.08’inin tek taraflı sinüsler olduğunu belirlemiştir.

Kulak Önü Kistlerin Oluşum Nedenleri

Kulak önü kistleri gebeliğin ilk haftalarında kulak yapısının oluşumu sırasında meydana gelir. Altıncı haftada auricula oluşumunu başlatan birinci ve ikinci brankiyal arklar His’in tepeciklerinin birleşmesiyle auriculayı şekillendirir. Bu süreçte birinci ark tragus ve helix gibi yapıları; ikinci ark ise antihelix ve lobülü oluşturur. Tepeciklerin birleşimindeki hatalar veya ektoderm kıvrılmasının lokalize olması preauriküler sinüslerin oluşumuna yol açar. Ayrıca genetik faktörler de kistlerin gelişiminde etkilidir.

Genetik faktörlerin etkisi:

  • Doğru sıralı gen aktivasyonu normal kulak ve yüz gelişimi için gereklidir.
  • Gen aktivasyonunun kesintiye uğraması kulak yapısında bozukluklara neden olabilir.
  • Doğuştan preauriküler sinüsün 8q11.1-q13.3 kromozomunda lokalize olduğu belirlenmiştir.

Bunların yanı sıra dış kulak yapılarının erken gelişim aşamaları iç işitme sistemini de etkileyebilir. Dış deformiteler iç nörolojik problemlerle ilişkilendirilebilir. Bu ilişki olası işitme sorunlarının belirtileri olabilir.

İlaçların etkisi:

  • Propiltiourasil kullanımı doğum kusurlarını tetikleyebilir.
  • Bu ilaç yüz ve boyun bölgesindeki doğum kusurlarına özellikle preauriküler kistlere neden olabilir.
  • Propiltiourasil kullanımı doğum kusuru riskini artırır.

Son olarak sendromlarla ilişkili anormallikler de kulak önü kistlerinin oluşumuna katkıda bulunur. Belirli kraniofasiyal dismorfizmler kulak etiketleri çukurlar ve yarıkların daha yüksek frekanslarda görülmesine yol açar. Kulak anormallikleri genellikle diğer sendromların belirtisi olarak karşımıza çıkar.

İlişkili sendromlar:

  • Branchiootorenal sendrom
  • Beckwith-Wiedemann sendromu
  • Mandibulofasiyal disostoz
  • Okuloaurikulovertebral displazi
  • Kromozom kolu 11q duplikasyon ve 4p delesyon sendromları

Kulak önü kistleri ve ilişkili yapıların genetik ve çevresel faktörlerle etkileşim sonucu oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu yapıların yönetimi erken tanı ve uygun tıbbi müdahaleyi gerektirir.

Kulak Önünde Meydana Gelen Olaylar

Preauriküler sinüsler enfeksiyon riski taşıyan yapılar olabilir. Bu sinüslerin iç yüzeyinde bakteriler hapsolabilir ve cilt döküntüleriyle birleşebilir. Enfeksiyon belirtileri arasında şişlik ağrı ve kızarıklık bulunur. İlk müdahale olarak doktorlar genellikle antibiyotik tedavisine başlar. Antibiyotiklere rağmen durum kötüleşirse cerrahi drenaj gerekli olabilir. İmmün yetmezliği olan hastalar için daha kapsamlı tedavi yöntemleri uygulanır:

  • Gözlem
  • İntravenöz antibiyotik tedavisi
  • Cerrahi drenaj

Kulak Önü Yapılarının Klinik Özellikleri

Kulak önünde gelişen çeşitli yapılar çoğu zaman benign karakterlidir ve çoğunlukla minimal semptomlarla kendini gösterir. Bu yapıların her biri kendine özgü klinik bulgulara sahiptir ve doğru tanı için bu bulguların iyi anlaşılması gereklidir.

Enfekte Olmamış Çukurlar:

  • Kulağın ön kısmında veya tragus üzerinde küçük delikler görülür.
  • Bu deliklerden herhangi bir akıntı veya şişlik gözlenmez.

Enfekte Çukurlar:

  • Bu deliklerde oluşan enfeksiyonlar selülit veya apse formunda belirginleşir.
  • Kızarıklık ve şişlik yaygındır.
  • Pürülan materyal drenajı sıkça rastlanan bir durumdur.
  • Çukur çevresinde granülasyon dokusu oluşabilir.
  • Hassasiyet ve ağrı hissi mevcuttur.

Kistler:

  • Kulağın ön kısmında yavaşça büyüyen kitlelerdir.
  • Enfekte olmadıkları sürece genellikle ağrısızdırlar.
  • Bu kistler genellikle çukurla ilişkilidir.

Etiketler:

  • Kulağın ön kısmında et benzeri deri düğümleri şeklinde görülür.
  • Ağrı veya akıntıya neden olmazlar.
  • Çevredeki ciltle aynı renkte olabilirler.
  • Bu yapılar yüzeyde bağlı olarak görünür ve hızlı büyüme göstermezler.

Bu anatomik yapılar çoğu zaman kozmetik sorunlar yaratırken bazı durumlarda tedavi gerektirebilir. Özellikle enfekte olmuş durumlar derhal müdahaleyi zorunlu kılar.

Kulak Önü Kistlerinin Tedavi Endikasyonları

Preauriküler çukurlara sahip olan hastalar genellikle asemptomatiktir. Bu bireyler için cerrahi tedavi gerekmez. Ancak bazı durumlar tedaviyi zorunlu kılar:

  • İğne aspirasyonu apseler için ilk tedavi yöntemi olarak önerilir. Bu yöntem absenin içeriğini boşaltır ve tekrar enfeksiyon riskini azaltır.
  • Eğer iğne aspirasyonu sonrası apseler tekrarlar ise drenaj işlemi önerilir. Bu işlem tekrarlayan enfeksiyonları yönetmek için saklanır.
  • Antibiyotik tedavisine yanıt vermeyen ve tekrarlayan enfeksiyon gösteren kist veya sinüs yolları için cerrahi eksizyon düşünülmelidir.
  • Kulak etiketleri genellikle kozmetik nedenlerle çıkarılır ve bu işlem estetik bir tercih olarak görülür.

Bu endikasyonlar tedavi planlamasında önemli rol oynar. Hastanın durumu ve tedaviye yanıtı göz önünde bulundurularak en uygun yöntem seçilir.

Anatomiye Dair Önemli Noktalar

Preauriküler kistler ve sinüsler özellikle kulak anatomisinde önemli bir yere sahiptir. Bu yapılar genellikle auriküler perikondriyum ile yakın ilişkidedir bu da onların yerleşimini ve yapısal özelliklerini belirler. İşlevsel ve yapısal olarak karmaşık bu bölge sinir ve bez yapılarıyla da iç içedir:

  • Yüz siniri bu anomalilerin bulunduğu alanda önemli bir yapıdır.
  • Parotid bezi bu sinüs ve kistlerin hemen yanında yer alır.
  • Dış işitme kanalı ve birinci brankiyal yarık malformasyonları ile yakın bağlantılar gösterirler.

Bu anatomik ilişkiler preauriküler bölgedeki kistlerin ve etiketlerin çıkarılmasında dikkate alınması gereken kritik faktörlerdir. Bu bilgiler doğru tanı ve müdahale için şarttır. Preauriküler kistlerin ve sinüslerin detaylı anlamı tedavi öncesi değerlendirmede esastır.

Görüntüleme Teknikleri ve Öneriler

Preauriküler kistler ve sinüslerde rutin görüntüleme genellikle önerilmez. Ancak belirli durumlarda görüntüleme çalışmaları kritik önem taşır. İşte öne çıkanlar:

Kıkırdak çoğalması ve tekrarlayan parotid şişlikleri olan hastalar:

  • Bu durumda görüntüleme anormalliklerin daha iyi anlaşılmasını sağlar.

İş birliği yapmayan ya da korkmuş çocuklar için sedasyon uygulanabilir:

  • Bu görüntüleme sırasında çocuğun daha sakin olmasını sağlar.

Görüntüleme yöntemleri arasında çeşitli seçenekler bulunur:

  • Kontrastlı CT taramaları:
  • Kemik yapılarını detaylı bir şekilde gösterir.

Kontrastlı MRI:

  • Yumuşak dokunun belirginliğini artırır.

Ultrasonografik inceleme:

  • Kistler apseler ve katı kitlelerin ayrımında yardımcı olur.
  • Küçük yollar ve derin fistüllerin detaylı analizini sağlamaz.

Preauriküler kist veya çukurlar ile birinci brankial yarık kisti bulunan hastalar ek olarak renal ultrasonografi ile değerlendirilmelidir:

  • Bu branchio-oto-renal sendromunun dışlanmasına yardımcı olur.

Ek İşitme Değerlendirmeleri

İzole preauriküler kistler çukurlar veya etiketlerin varlığı genellikle özel bir odyolojik test gerektirmez. Ancak bir çalışma bu durumların bazı özel koşullarda işitme problemleri ile ilişkili olabileceğini ortaya koymuştur. Özellikle östaki tüpü disfonksiyonu bu lezyonlarla sıkça bağlantılıdır. Bu tespitler şu sonuçları doğurur:

  • İzole preauriküler lezyonları olan 99 çocuk üzerinde yapılan değerlendirmede 12 çocukta işitme problemi saptanmıştır.
  • Bu çocuklardan beşi östaki tüpü disfonksiyonuna bağlı iletim tipi işitme kaybı yaşamaktadır.

Bu bağlamda preauriküler lezyon tespit edilen hastaların durumları olası işitme sorunlarını belirlemek için daha detaylı incelenmelidir. İşitme kaybı risk faktörleri veya geçmişte otolojik cerrahi yoksa düzenli işitme taraması dışındaki testlere ihtiyaç duyulmayabilir. Ancak işitme sorunlarının erken tanısı için bu grup hastada özel dikkat gösterilmelidir.

Cerrahi Yöntemlerin Değerlendirilmesi

Preauriküler sinüs ve kistlerin tedavisinde çeşitli cerrahi teknikler kullanılmaktadır. Standart insizyon ve drenaj yöntemi sıklıkla apse oluşumu durumunda önerilmemektedir. Bunun yerine daha az invazif teknikler tercih edilmektedir:

  • Lakrimal prob kullanımı apse boşluğunu açarak drenaj sağlar. Bu yöntem teknik olarak zorlayıcı olabilir ve akut iltihap durumunda ağrıya neden olabilir.
  • 21-gauge iğne ile aspirasyon geçici rahatlama sunar ve ağrıyı hafifletir. Aynı zamanda pürülan materyal toplanarak kültür ve duyarlılık testleri için kullanılır.

Bu iki alternatif yaklaşım tekrarlayan enfeksiyonlarda veya kozmetik olarak daha iyi sonuçlar istendiğinde tercih edilebilir.

Tam cerrahi eksizyon tekrarlayan veya kalıcı enfeksiyonlarda en etkili çözüm olarak görülmektedir. Eksizyon işlemi genellikle akut enfeksiyonun hafiflemesini takiben planlanır. Bu süreçte sinüs yolu ve kistin tamamen çıkarılması gerekmektedir:

  • Sinüs yolunun ve perikondriyumun eksizyonu
  • Temporalis fasyasına kadar diseksiyon
  • Ölü boşluğun kapatılması
  • Sinüs rüptürünün önlenmesi

Bu detaylı işlemler nüks oranını minimize eder ve daha uzun süreli başarı sağlar.

Sonuç olarak preauriküler sinüs ve kistlerin cerrahi tedavisinde nüks oranını düşürmek ve postoperatif komplikasyonları azaltmak için çeşitli yöntemler etkili bir şekilde kullanılmaktadır. Her hastanın durumuna göre en uygun cerrahi yöntemin seçilmesi tedavi başarısını artırır.

Olası Yan Etkiler

Kulak önü kist operasyonları sonrasında bazı riskler mevcuttur. En sık rastlanan komplikasyonlar kanama ve enfeksiyondur. Kanama özellikle yara bölgesinin uygun şekilde kontrol edilmemesi halinde ciddi sorunlara yol açabilir. Ayrıca yetersiz yara kapatılması enfeksiyon riskini artırır. Deri altında bakteri çoğalması yara ayrışmasına neden olabilir. Diğer olası komplikasyonlar arasında:

  • Seroma: Çoğunlukla basit iğne drenajı veya gözlem ile düzelebilir.
  • Kalın yara izi: Özellikle gergin dikişlerle kapatılan yaralarda görülür.
  • Keloid oluşumu: Daha çok melanin içeriği yüksek ciltlerde oluşur.
  • Eğer sinüs yolu tam olarak çıkarılmazsa nüksetme olasılığı vardır.

Sonuçlar ve Gelecek Perspektifler

Tam eksizyonla kist ve sinüs yolları çıkarıldığında prognoz genellikle mükemmeldir. Cerrahi sonrası kozmetik sonuçlar şu faktörlere bağlı olarak değişkenlik gösterebilir:

  • Cerrahın tecrübesi
  • Hastanın deri iyileşme kalitesi

Önceden enfekte olmuş yapılarda derin doku zararı gözlemlenebilir. Bu durumlar için:

  • Rotasyonel flep prosedürleri
  • İlerletme flep teknikleri

Bu teknikler daha estetik sonuçlar elde etmeyi amaçlar.

Kaynakça:

https://emedicine.medscape.com/article/845288-overview

https://read.qxmd.com/read/25251303/the-prevalence-of-preauricular-sinus-and-associated-factors-in-a-nationwide-population-based-survey-of-south-korea?redirected=slug

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir