Tükürük bezi hastalıkları, iltihap, taş, kist, tümör ve otoimmün bozukluklar gibi çok çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Belirtiler arasında ağız kuruluğu, şişlik ve ağrı bulunur. Erken tanı tedavi başarısını artırır.

Teşhiste ultrason, MR ve BT görüntüleme yöntemleri ile birlikte biyopsi uygulanabilir. Bu yöntemler hastalığın nedenini ve yayılımını netleştirir.

Tedavi, hastalığın tipine göre değişir. Enfeksiyonlarda antibiyotik, taşlarda cerrahi veya endoskopik yöntemler, tümörlerde ise cerrahi çıkarma ön plandadır.

Korunma amacıyla yeterli sıvı alımı, ağız hijyenine özen gösterme ve düzenli diş hekimi kontrolleri önerilir. Sigara ve alkol tüketimi tükürük bezi sağlığını olumsuz etkiler.

Tükürük Bezi Hastalığı Nedir

Tükürük bezi hastalığı, tükürük bezlerinin iltihaplanması, tıkanması, tümörleri veya taş oluşumu gibi durumları kapsayan genel bir terimdir. Bu hastalıklar, ağız kuruluğu, şişlik, ağrı veya enfeksiyon gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Nedenleri arasında enfeksiyonlar, otoimmün hastalıklar veya iyi/kötü huylu tümörler yer alabilir. Tanı ve tedavi, altta yatan nedene göre belirlenir ve gerekirse cerrahi müdahale uygulanabilir.

Tükürük Bezi Hastalıklarının Nedenleri

Tükürük bezlerinde meydana gelen rahatsızlıklar çeşitli faktörlerden kaynaklanabilir. Özellikle yaşlı bireylerde görülen çoklu ilaç kullanımı sıklıkla ağız kuruluğuna yol açar. Bu durum bezlerin fonksiyonunu doğrudan etkiler. Tümör oluşumu bezlerde genellikle ağrısız başlayan büyümelerdir. Malign tümörlerin büyüme hızı yüksektir ve zamanla ağrıya veya yüzde uyuşukluğa neden olabilir. Risk faktörleri arasında;

  • İleri yaş
  • Baş ve boyun bölgesine yapılan radyasyon tedavisi
  • Bazı kemoterapi türleri
  • Belirli kimyasallara maruziyet

yer alır. Tıkanıklıklar ise genellikle bez kanallarında küçük taşların oluşumuyla başlar ve ağrıya yol açabilir. Enfeksiyonlar tıkanıklıkların ardından sıklıkla gelişir ve ağrılı enfekte bölgelere neden olur. Diğer yandan bazı sistemik hastalıklar da tükürük bezlerini etkileyebilir. Bu hastalıklar arasında;

  • HIV-AIDS
  • Sjögren sendromu
  • Romatoid artrit
  • Diyabet

bulunur. Ayrıca alkol kullanım bozukluğu olan kişilerde tükürük bezlerinde şişlik görülebilir.

Tükürük Bezi Rahatsızlıklarının Göstergeleri

Tükürük bezlerinin fonksiyon bozukluğu çeşitli belirtilerle kendini gösterir. İlk olarak ağızda hoş olmayan bir tat hissi yaygındır. Ayrıca hastalar ağızlarını açmakta güçlük çekebilirler. Bu durum genellikle ağız kuruluğu ile görülür. Yüzde veya ağzın iç kısımlarında oluşan ağrılar da bu hastalıkların sık rastlanan semptomları arasındadır.

  • Ağzınızda kötü tat
  • Ağzınızı açmada zorluk
  • Ağız kuruluğu
  • Yüzünüzde veya ağzınızda ağrı
  • Yüzde uyuşma veya zayıflık
  • Yüzünüzde boynunuzda veya dilinizin altında şişlik
  • Kulak yanak çene dudak veya ağız içi bölgesinde kitle

Teşhis Yöntemleri

Tükürük bezi hastalıklarının tanısı kapsamlı bir değerlendirme sürecini gerektirir. Doktor hastanın tıbbi geçmişini dikkatle inceledikten sonra fiziksel bir muayene gerçekleştirir. Bu aşamada bezlerdeki anormallikleri belirlemek için dokunma yöntemi önemlidir. Tıkanıklık veya şişlik gibi belirtilerin görülmesi durumunda doktor gerekli görürse görüntüleme testleri talep eder:

  • Röntgen
  • Ultrason

Bu testler tıkanıklığın yerini ve sebebini belirlemeye yardımcı olur. Kitle varlığı söz konusu ise daha detaylı görüntüler için:

  • BT taraması
  • MRG

önerilir. Kanser şüphesi durumunda doktor ince iğne aspirasyon biyopsisi yaparak doku veya sıvı örneği alabilir. Otoimmün hastalıkların teşhisi için ise dudak biyopsisi gerekebilir. Bu yöntemlerle hastalığın doğru teşhisi ve dolayısıyla etkin tedavisi mümkün olmaktadır.

Tükürük Bezi Hastalıklarının Tedavi Yöntemleri

Tükürük bezlerinin işlev bozukluklarının tedavisi altta yatan nedenlere göre şekillenir. Sistemik hastalıklardan kaynaklanan problemler öncelikle genel sağlık tedavisi gerektirir. Böyle bir durumda hastanın ilgili uzmana yönlendirilmesi esastır. Eğer tükürük bezlerindeki sorun mekanik bir tıkanıklıktan ileri geliyorsa tedavi süreci genellikle lokal anestezi altında yapılan müdahaleleri içerir. Doktor tıkanıklığa neden olan taşı çıkarabilmek için kanalda bir genişletme yapabilir.

Tümör varlığı durumunda ise tedavi yöntemleri şunlardır:

  • İyi huylu tümörler genellikle cerrahi yöntemlerle çıkarılır.
  • Kötü huylu tümörler ise cerrahi ile alındıktan sonra radyasyon veya kemoterapi ile desteklenir.

Her iki durumda da hasta özellikle kulak burun boğaz uzmanlarına yönlendirilir. Tedavi bezin yerine ve hastalığın ciddiyetine bağlı olarak değişiklik gösterir.

Submandibular Sialadenit ve Sialadenoz

Submandibular sialadenit submandibular tükürük bezlerinin enfeksiyon kaynaklı iltihaplanmasıdır. Genellikle bakteriyel enfeksiyonlardan ötürü ağrı ve şişlik ile hızla gelişir. Özellikle ağız hijyeninin yetersiz olduğu durumlarda ortaya çıkar. Ayrıca tükürük taşları bezin kanallarını tıkayarak enfeksiyon riskini artırabilir. Bu tıkanıklık sıvının bez içinde birikmesine ve enfeksiyonun kolaylaşmasına neden olur.

Kronik sialadenit ise daha sinsi bir seyir gösterir:

  • Tekrarlayan iltihaplanmalar,
  • Sürekli bir şişlik hissi,
  • Ağrısız geçen süreçler,

Sialdenoz tükürük bezlerinin simetrik ve ağrısız şişmesi ile karakterize edilir. Bu durum genellikle sistemik hastalıkların bir göstergesi olarak kabul edilir ve şunlarla ilişkilendirilir:

  • Hormonal bozukluklar,
  • Beslenme yetersizlikleri,
  • Kronik alkol kullanımı.

Her iki durumda da erken tanı ve tedavi komplikasyonların önlenmesinde ve sağlıklı ağız fonksiyonlarının sürdürülmesinde kritik öneme sahiptir. Tedavi yöntemleri hastalığın nedenine ve şiddetine göre değişiklik gösterir.

Alt Çene Altı Sialadenit ve Sialadenozun Nedenleri

Alt çene altı sialadenit çeşitli enfeksiyöz obstrüktif ve inflamatuar durumlar sonucu gelişir. Öncelikle enfeksiyöz nedenler arasında;

  • Bakteriyel enfeksiyonlar özellikle Staphylococcus aureus ve Hemophilus influenza
  • Viral enfeksiyonlar kabakulak ve HIV
  • Tüberküloz ve Actinomyces gibi diğer enfeksiyonlar yer alır.

Obstrüktif nedenler ise şunlardır:

  • Sialolithiasis
  • Kanal darlıkları
  • Kanalda yabancı cisimler; balık kılçığı saç ot bıçağı gibi

Inflamatuar nedenler ise genellikle;

  • Radyasyon sonrası sialadenit
  • Kontrast madde ve radyoiyot tedavisi sonucu gelişen sialadenit
  • Clozapine ve I-asparaginase gibi ilaçlar
  • Otoimmün sialadenitler; Sjögren sendromu ve IgG4-ilişkili hastalık gibi durumlar bulunur.

Sialadenoz daha çok metabolik ve endokrin bozukluklara bağlı olarak ortaya çıkar. Başlıca nedenler;

  • Beslenme bozuklukları: Bulimia nervoza ve vitamin eksiklikleri
  • Endokrin bozukluklar: Diabetes mellitus ve hipotiroidizm
  • Metabolik bozukluklar: Obezite siroz ve malabsorpsiyon
  • İlaç kullanımına bağlı gelişen durumlar; valproik asit ve tiourea

Bu durumlar bezlerin iltihaplanmasına ve işlev bozukluklarına yol açarak ağız ve diş sağlığını ciddi şekilde etkileyebilir.

Submandibular Sialadenit ve Sialadenoz Durumlarında Kulağa Etkileri

Submandibular sialadenit ve sialadenoz kulak bölgesini de etkileyebilir çünkü bu durumlar ağız ve çene anatomisiyle yakından ilişkilidir. Özellikle submandibular bölgedeki enfeksiyon ve iltihap kulak çevresindeki sinir yollarına baskı yapabilir. Bu baskı bazen kulakta ağrıya veya rahatsızlığa neden olur. Ayrıca tükürük bezlerinin iltihaplanması genellikle baş ve boyun bölgesindeki diğer dokulara da yayılabilir. Böylece kulak arkası ve alt kısımlarında hassasiyet veya şişlik meydana gelebilir. İltihaplanma sonucu ortaya çıkan ağrı genellikle enfeksiyonun şiddetine bağlı olarak değişkenlik gösterir.

  • Baş ve boyun bölgesindeki ağrı ve hassasiyet: Bu semptomlar enfekte bölgenin yakınında bulunan kulaklara yayılabilir.
  • Kulakta dolgunluk hissi: Tükürük kanallarındaki tıkanıklık veya iltihap kulak çevresinde basınç hissine yol açabilir.
  • Kulak arkasında şişlik: İltihaplanma bazen lenf düğümlerinin şişmesine ve bu bölgede şişlik oluşmasına neden olur.

Bu tür belirtiler hastaların yaşam kalitesini etkileyebilir ve zamanında tedavi gerektirir.

Submandibular Sialadenit ve Sialadenozun Mikroskobik Analizi

Submandibular bölgedeki sialadenit vakaları genellikle akut ve kronik şekillerde karşımıza çıkar. Akut süpüratif submandibular sialadenit durumunda mikroskobik inceleme şunları gösterir:

  • Asiner dokunun ciddi tahribatı,
  • Yoğun nötrofilik infiltrasyon,
  • Dokuda nekroz alanları.

Öte yandan viral etkenlerle tetiklenen sialadenitlerde ise asini hücrelerindeki değişiklikler farklıdır:

  • Vakuoller ile dolu asini hücreleri,
  • Lenfositlerin yoğun infiltrasyonu.

Sialolitik etkilerle ortaya çıkan kronik sialadenit vakalarında ise;

  • Kanalların genişlemesi,
  • Sürekli inflamasyon,
  • Fibrozis doku.

Sialadenoz durumunda ise mikroskop altında belirginleşen başlıca bulgular şunlardır:

  • Parenkimal dokunun atrofisi,
  • Yağ dokusunda gözlemlenen telafi edici artış.

Submandibular Sialadenit ve Sialadenoz: Belirtileri ve Fiziksel Muayene Yöntemleri

Submandibular sialadenit ve sialadenoz arasında farklı belirtiler ve muayene bulguları göze çarpar. Submandibular sialadenit genellikle enfeksiyon veya tıkanıklıktan kaynaklanır. Buna karşılık sialadenoz daha çok sistemik hastalıkların bir yansıması olarak ortaya çıkar. Her iki durumda da doğru tanı için öykü almak ve fizik muayene yapmak esastır. Belirtiler şunları içerir:

  • Submandibular bölgede şişlik
  • Yemek yerken artan ağrı ve rahatsızlık
  • Aralıklı tükürük bezi şişmesi
  • Ağızda kötü tat hissi

Fiziksel muayene bulguları:

  • Bezlerin palpasyonu ile boyut ve dokunun değerlendirilmesi
  • Bez masajı ile tükürük akışının gözlemlenmesi
  • Servikal lenf düğümlerinin kontrolü

Özellikle enfeksiyon belirtileri olan hastalarda servikal lenfadenit görülebilir. Kronik sialadenit durumlarında tekrarlayan ağrı ve şişlik atakları tipiktir. Viral sialadenit ise genellikle birden fazla tükürük bezini etkileyerek genel yorgunluk ve kas ağrıları ile kendini gösterir. Submandibular sialadenoz ağrısız ve çift taraflı büyüme ile karakterizedir ve çoğunlukla kronik sağlık sorunlarına bağlıdır. Her iki durumda da ayrıntılı bir kranial sinir muayenesi gereklidir.

Submandibular Sialadenit ve Sialadenozun Tanısı Nasıl Konulur?

Tanı süreci detaylı bir öykü ve fiziksel muayeneyle başlar. Bunun yanında spesifik laboratuvar testleri ve görüntüleme teknikleri önem taşır:

Laboratuvar Testleri ve Görüntüleme:

  • Kanal akıntısının kültürü ve duyarlılığı testi enfeksiyon belirtileri için yapılır.
  • Tam kan sayımı enfeksiyon belirtisi olup olmadığını gösterir.
  • Görüntüleme çalışmaları ise şu yöntemleri içerir:
    • Röntgen özellikle sialolitlerin varlığını belirlemek amacıyla kullanılır.
    • Ultrasonografi 1 mm’den büyük sialolitleri ve varsa apseleri tespit edebilir.
    • BT taraması daha detaylı görüntüleme gerektiğinde tercih edilir.
    • DSA sialografi kanal darlıkları veya parenkimal hasarı ortaya çıkarabilir.

Ek olarak şüpheli durumlarda neoplazi olasılığını dışlamak için MRI ve FNA sitolojisi yapılabilir. İmmünolojik testler ise bağ dokusu hastalıklarını dışlamak için kullanılır. Bu kapsamlı tanı süreci hastalığın doğru şekilde anlaşılmasını ve etkili bir tedavi planının hazırlanmasını sağlar.

Etkili Tedavi ve Yönetim Yöntemleri

Submandibular sialadenit genellikle şu adımlarla tedavi edilir:

  • Yeterli hidrasyon sağlanması,
  • Ağrıyı hafifletmek için analjeziklerin kullanılması,
  • Etkilenen bölgeye sıcak kompres uygulanması.

Sialadenoz için yönetim hastalığın altında yatan nedenlere odaklanır. Bu süreçte hastanın genel sağlık durumu göz önünde bulundurularak aşağıdaki yöntemler tercih edilebilir:

  • İlaç tedavisi,
  • Yaşam tarzı değişiklikleri.

Her iki durum için de durumun şiddetine bağlı olarak çeşitli tedavi seçenekleri değerlendirilir. Kronik veya tekrarlayan vakalar için daha agresif müdahaleler gerekebilir. Ancak her zaman için tedavi seçiminde bireysel sağlık koşulları ve potansiyel yan etkiler dikkate alınmalıdır. Bu yaklaşımlar hastanın yaşam kalitesini artırma ve hastalığın ilerlemesini kontrol altına alma amacını taşır.

Submandibular Sialadenit ve Sialadenozun Prognozu

Akut aşamada semptomlar hızlı bir iyileşme gösterirken ödem daha yavaş çözülür. Kronik formu ise nüksler ve remisyonlarla karakterizedir bu döngü hastanın yaşam kalitesini etkileyebilir. Sialadenoz çoğunlukla altta yatan hastalıkların tedavisiyle mükemmel bir iyileşme sürecine girer. Özellikle otoimmün kökenli sialadenitler uygun medikal yönetimle semptomlarda belirgin iyileşme sağlar:

  • Sialolitlerin cerrahi müdahalesi sonrası prognoz olumlu sonuçlar doğurur.
  • Sjögren sendromu gibi altta yatan durumlar etkili şekilde yönetildiğinde semptomlar genellikle hafifler.

Bu durumlar submandibular sialadenit ve sialadenoz tedavisinde önemli faktörlerdir.

Submandibular Sialadenit ve Sialadenoz ile İlişkili Olası Komplikasyonlar

Öncelikle enfeksiyonun boyun bölgelerindeki fasya düzlemlerine yayılması sonucu apseler oluşabilir. Bu tür bir enfeksiyonun yayılması hastanın sağlık durumunu daha da risk altına sokar. Ayrıca tükürük üretiminin azalması nedeniyle dişlerin asit erozyonuna karşı koruması azalır. Bu durum diş çürüklerini önemli ölçüde artırabilir. Özetle bu komplikasyonlar;

  • Tekrarlayan enfeksiyonlar,
  • Apse oluşumu,
  • Diş çürümesi.

Kaynakça:

https://www.mediasphera.ru/issues/stomatologiya/2020/3/1003917352020031083

https://journals.sagepub.com/doi/10.1177/1971400916682752

Vakalar

Anadolu Yakası, İstanbul'daki Konumumuz

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Call Now Button